Chan'ın Jeongin'e evlenme teklifi ettiği günden hemen donra acil bir toplantısı ortaya çıkmış, Chan ve Jeongin gidecek diye diğerleri de tatillerini bitirme kararı almışlardı. Chan parayı dert etmemelerini ve kartını onlara bırakabileceklerini söylese de, diğerleri bir kişi bile eksik olsa tatilin dengesinin bozulacağını söyleyip dönmek istemişlerdi.
Oldukça yorucu geçen 10 saatlik uçuşun ardından Tek tek evlere dağılmış, ertesi günü herkes kendi işlerine yoğunlaşmıştı.
Seungmin, bilgisayarının başında oturmuş son romanına devam ederken, üç gün sonraki ringi düşünmekten odaklanamıyordu, çalan kapıyla kaşlarını çatıp çalışma odasından çıktı.
Kapının deliğinden bakıp kargocuyu gördüğünde daha da şaşırmış, kapıyı açmıştı. "Buyurun?"
"Lee Seungmin?"
Seungmin, boşanınca eski soy ismini almış olsa da hala bazı yerlerden gelen kargolar Minho'nun soy ismiyle geldiği için şaşırmadı. "Evet, benim."
"Şuraya bir imza atabilir misiniz?" Seungmin belgeyi imzalamış, eline tutuşturulan kutuyla içeri girmişti. Kapıyı kapatıp salona ilerlerken üzerindeki göndericinin adını çözmeye çalışıyordu ama tanıdığı bir isme benzetememişti. Zaten sansürlendiği için, çok da umursamadan paketi açtı.
Cam tüplerin içindeki onlarca tütsüden oluşan bir hediyeydi.
Oldukça zarif görünen cam tüpleri tek tek çıkarmış, altındaki notu bulunca onu okuyarak mutfaktan çakmağı almaya gitmişti.
'İlham perilerinin öldüğünden bahsetmiştin. Belki bu onları uyandırır. Hayal dünyanda güzelce vakit geçirmen dileğiyle, Lee.'
Seungmin yüzündeki ufak tebessümle içeri girmiş, tüplerden birini açıp içindeki tütsülerden birini alarak ucunu yakmıştı. Saniyeler içinde odaya dağılan hanımeli kokusuyla gözlerini kapatıp kokuyu içine çekti.
Ona böyle bir jesti yapacak tek kişi vardı: Minho.
Dudaklarını birbirine bastırmış, tütsü dolu kutuyu alıp çalışma odasına ilerlemişti. Tütsüleri çekmecesine dikkatlice yerleştirmiş, elindekini orada duran zarif tütsü tutacağına yerleştirmişti.
Eline yanağını yaslayıp tütsüden çıkan ince dumanı izlerken çalan telefonunu eline aldı. Jisung arıyordu.
"Efendim?" dedi keyifle.
"Merhaba Lee Seungmin Bey, nasılsınız?"
"Ne?" dedi Seungmin kaşlarını çatarak. "Bunu sen mi gönderdin?"
"Ne göndermişim? Kendime param yok benim daha."
"Neden Lee Seungmin dedin?" dedi Seungmin kaşlarını çatarak.
"Lee mi dedim? Ağız alışkanlığı. Gece bara gelsene diye aramıştım, kim ne göndermiş sana?" dedi Jisung da.
"Bir kutu tütsü."
"Eğw, ben öyle bomboş bir şey gönderir miyim? Aptal burç murç bir şeyleri. Yoga da yapıyor musun, hommm?" Seungmin nefes almadan onunla dalga geçen arkadaşına göz devirip arkasına yaslanarak hafifçe sallandı.
"Ben de inanıyorum sanki onlara? Tütsü hanımeli kokuyor, o yüzden hoşuma gitti. Rahatlatıcı bir kokusu var."
"Tütsünün ne olduğunu ilk senin evinde görmüştüm zaten. Neyse ne, geliyor musun gelmiyor musun?"
"Leş gibi kokuyor orası." dedi Seungmin bilgisayarındaki belgeyi kaydedip ayağa kalkarak odanın camına yürürken. Camı açtığı sırada Jisung söyleniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hanımeli ° 2min °
FanfictionSeungmin, artık dayanamadığı psikolojik baskılar sonucu eşiyle boşansa da her fırsatta Minho'yu arkadaşlarını soruyordur. Bu duruma bir buçuk senedir katlanan arkadaşları sonunda bir plan yapar. Minho ve Seungmin'i barıştırma planı başlamıştır. ▪ ...