Seungmin beklenmedik bir şekilde hiç konuşmayıp, sakince arka koltukta birbirlerine sarılan çifte şaşırırken ellerini birbirine sürtüp yolu izlerken dudaklarını ıslattı.
Yol oldukça sıkıcı ve gerici gidiyordu. Sıkıcı havayı bozmak için laf atmaya karar verse de arkadakilerin rahatını bozmak istememiş, üstelik özlediği adamla da sohbet etme şansı elde edebileceğini düşünmüştü. Sonuçta konuşma istemediği yere giderse Jisung ya da Changbin müdahale edebilirdi.
"Nasılsın?" dedi bir anda Minho'ya dönüp. Minho, yola odaklanıp navigasyonla aynı anda Chan'ı takip ettiği için, ayrıca da Seungmin'in ona laf atmayacağını düşündüğü için, hiç üstüne alınmamıştı. Seungmin eski eşinin huyuna göz devirip, aynı sakinlikle tekrarladı kendini. "Minho, nasılsın?"
Minho başta şaşırsa da gülümsemiş ve toparlamıştı. "İyi desem yalan mı olur bilemiyorum. Sen nasılsın?"
"Eh işte."
"Güzel."
"Hm, güzel."
"Bu ne lan?" dedi Jisung kaşlarını çatarak. "Düzgün sohbet edin."
"Yavrum karışma sen." dedi Changbin küçüğünü göğsüne bastırırken. Jisung göz devirince Seungmin ona gülmüştü.
"Haklı, çok garip oldu."
"Altı ay sonra ilk defa konuluyoruz, ne diyebiliriz ki?" dedi Minho sinyal verirken.
"Annen öldüğünde haber verseydin, altı ay sonra konuşmamış olurduk. Sonuçta o kadar yıl iletişimimiz vardı onunla." dedi Seungmin başını eğerek. Konunun nereye gittiği hakkında bir fikri yoktu.
"Seni rahatsız etmek istemedim, belki de benimle görüşecek kadar güçlü değildin." dedi Minho iç çekip.
"Haklısın, gelemezdim. Ama çiçek gönderirdim."
"Belki bir gün anıta bırakırsın." dedi Minho da. Annesini konuşmak hiç iyi bir fikir değildi. Seungmin bunu anlayınca iç çekti. Gittikçe batırdığını hissediyordu.
"Gece yanıma yatabilirsin, yastıkla falan hallederiz. O koltuk senin gibi biri için fazla küçük." dedi bu kez. Gece boyunca iki büklüm yatmış olması hoşuna gitmemişti.
"Sorun değil."
"Zaten kulüpte kalıyormuşsun, vazgeç şu inadından." dedikten birkaç saniye sonra kırdığı potu fark etmişti. "Yani Jeongin Chan'a bahsederken duydum."
Minho gülmüş, onaylamıştı. "Tamam, yatarım."
Seungmin onaylamış, daha açacak konu bulamamıştı. Bu yüzden yolculuğun geri kalanında arkadaki ikilinin fısır fısır konuşup gülüşmeleri hariç başka bir ses çıkmamıştı arabada.
Boğucu yol sonunda bittiğinde Seungmin herkesten önce arabadan inmiş, derin bir nefes alıp diğer arabadan inen Felix ve Hyunjin'e ulaşarak Hyunjin'in koluna girmişti. Felix arkadaşına göz kırpınca Seungmin de gülümsemişti.
"Nasıl geçti?"
"Sakin ama yorucuydu. Azıcık konuştuk ama annesinden bahsetmek berbat bir fikirdi."
"Bravo, başka konu mu kalmadı?" dedi Hyunjin Seungmin'e gülerek. "Nerede o fantastik kurgu yazarının yaratıcılığı?"
"İlham perilerim öldü, son altı aydır doğru düzgün on sayfa anca yazdım."
"Belki de ilham perin artık yanına değildir." dedi Felix Minho'ya bakarken. "Gittiği maçlarda genelde dayak yediğini duydum."
"İyi bir dayağı hak ettiğini düşünüyordu." dedi Hyunjin Felix'in omzuna kolunu atarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hanımeli ° 2min °
FanfictionSeungmin, artık dayanamadığı psikolojik baskılar sonucu eşiyle boşansa da her fırsatta Minho'yu arkadaşlarını soruyordur. Bu duruma bir buçuk senedir katlanan arkadaşları sonunda bir plan yapar. Minho ve Seungmin'i barıştırma planı başlamıştır. ▪ ...