On Yedi/семнадцать

603 52 29
                                    



Dolan gözlerini yukarıya kaldırıp baktı ona. Normalde neşeyle dolup taşan bakışları şimdi düşünceli bir hâl almış, turuncu ve tonlarıyla bezenmiş gökyüzüne bakıyordu. Bedeninde gezinen elleri bile rotasız bir şekilde dolanıp duruyordu tüylerinin arasında. Bu durum onu hem üzüyor hem de endişelendiriyordu.

Sahibinin bu durumu kalbini kırıyordu. 

"Hah..." Derin iç çekişini duymasıyla başını sahibinin biraz sertleşmiş karnına sürtmesi bir oldu. Onun böyle üzgün sesler çıkartmasına izin veremezdi, teselli etmesi gerekiyordu! O Pixel'in en değerlisiydi, tabii ki onu neşelendirecekti.

Ona, ne zaman yapsa kahkahalar attığı hareketlerden birini yapmaya karar verdi. Patilerini hızla sahibinin göğsüne koyup yükseldi ve çenesini var gücüyle yaladı. Sonra beraber oynadıkları oyun geldi aklına, bu yüzden çenesini ısırıyor gibi yaptı. Ağzını açıyor ve dişlerini çenesine dokunduruyor ve çekiyordu. 

Her zaman oynadıkları bu oyunu, ki nasıl bir oyun haline geldiği hakkında Tolga'nın hiçbir fikri yoktu, sahibi bulmuştu. Pixel ilk günlerde ondan çok korkuyor ve ne zaman yaklaşsa uzak bir noktaya kaçıyordu. Yemeğini yemesi için bile Tolga'nın mutfakta olmaması gerekiyordu. Sahibinin, onun evde sıkılmaması için oyuncaklar alıp eve geldiği bir gün de onun kendisine uzattığı mavi şeyden o kadar korkmuştu ki o korkuyla dişlerini oyuncağı tutan ele saplamıştı. 

Sonra çok pişman olmuştu tabii... Sahibi koltukta oturup bileğindeki yaraları temizlerken ona zarar verdiği için özür mırıltıları çıkarmak istedi ama sesini duyuramadı. Nasıl özür dileyeceğini düşünürken ruh hali bedeninin büzülmesine, o siyah tüylü kulaklarının sarkmasına neden olmuştu. Tolga bu görüntüyle anlamıştı onun hislerini ama Pixel bunu bilmiyordu tabii ki. 

Başını kaldırmadan o kocaman gözleriyle sahibine baktığında ona uzatılan büyük elle karşılaşmıştı. 

"Gel buraya." Sesi her zamanki gibi nazikti. Pixel'in onca haylazlığına rağmen bir kere bile sertleşmemişti. 

Normalde bu daveti kesin bir popo darbesiyle reddederdi ama karşısındaki adama karşı, onu yıkayan, besleyen ve sıcak tutan kişi olduğunun bilinciyle içi vefa doluydu. Hem onu ısırmıştı...

Minik patileriyle eline doğru ilerlediğinde Tolga onu zorlanmadan tutup kaldırdı. (O zamanlar şimdi ki gibi kocaman bir göbeğe sahip değildi, şimdi kaldırmayı denese bileğine ağrılar girerdi belki.) Sonra o sıcacık kucağın tadına vardı. Orayı kişisel tatil merkezi ilan ettikten birkaç saniye sonra özür dilemesi gerektiğini hatırlamıştı. 

"Sana kızmadım. Sadece korktuğun için yaptın, biliyorum." Sonra içini kıpır kıpır yapan bir şey oldu: Esmer adam tam burnunun üstünü öptü. (O zamanlar dudaklarını dokundurmanın adını bilmiyordu, sahibi  "bir öpücük ister misin?" dediğinde ona hep dudaklarıyla dokununca Pixel ismini öğrendi.) Öyle tatlı, öyle güzel bir histi ki Pixel bunu kullanarak ondan özür dileyebileceğini düşündü. Çünkü öpücük onu mutlu eder, acıyı unuttururdu.

Ellerini adamın göğsüne koydu. Sonra dişlerini çıkardı. İşte o an Tolga'nın içi endişeyle doldu, bu uslanmaz köpeğin kendisini tekrardan ısırma olasılığı pek de sakin karşılanacak bir durum değildi sonuçta. Ona engel olmak için hamle yapamadan Pixel dişlerini onun çenesine dokundurup çekti sonra da o noktayı yaladı. 

"Seni ısırdığım için özür dilerim yakışıklı çocuk." Cümlesini ona iletebildiğini umuyordu ki öyle de olmuştu zaten. Sonrasında Tolga'dan o keyif aldığı öpücüklerden bir sürü almıştı. O günden sonra ne zaman bunu yapsa sahibi sürekli güler ve onu buselere boğardı. O sahibinin bunu sevdiğini düşünüyordu. 

Pavel (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin