Yirmi Bir/Двадцать один

422 33 12
                                    


"Ayarlayamadım..."

Stasya, popüler bir soğuk içecek markasının reklamı için geldikleri mekanın kamera arkasında kalan bölümündeki bir masada oturmuş, saçına son dokunuşlarla şekil verilen Pavel'e durumu anlatıyordu. 

Tolga'ya ulaşmak için attıkları ilk adım (daha doğrusu atamadıkları adım) boşluğa doğru yuvarlanmalarına neden olmuştu. Maalesef derginin hedefi yeni yüzlerdi ve önceden sergiledikleri birini tekrar kullanmanın, yenilik bekleyen okuyucu kitlesinden iyi bir dönüşe sebep olacağını düşünmüyorlardı. 

"..." Pavel, yanındaki kadının uzaklaşmasıyla Stasya'ya yaklaştı. "Sorun değil. Dün çok düşündüm, bence evine gitmem daha iyi olur."

"Emin misin? İş yerinde seni dövemez ama evde seni... Siker."

Pavel yorgun bir gülümsemeyle onayladı onu. İş ayarlayıp ona yakın olmak çok da mantıklı gelmemişti ikinci düşünüşünde. Olayı dolandırmadan, direkt girecekti konuya. Bu yüzden hedefini onu evde yakalamak olarak değiştirdi. 

"Halâ korkuyorum."

"Глаза боятся, а руки делают " (Gözler korkuyor ama eller halâ yapıyor.)*

Genç kadın ona cevap vermeden ilerleyen adamın sırtına bakıp derin bir iç çekti. İşlerin artık yoluna girmesini istiyordu çünkü gözlerinin önündeki beden günden güne çöküyordu. Genelde makyaja ihtiyaç duymayan yüze, solgun ten rengini ve panda misali gözleri kapatmak adına boya badana bile yapılmıştı. Bedeniyle para kazanan biri için bu çöküş iyi olayların habercisi değildi. 

Onun daha fazla endişelenmesine gerek kalmayacak gibi duruyordu çünkü bu konuşmadan iki saat sonra Pavel kendine verdiği gazın yardımıyla Tolga'nın evine gitmişti. Bu gelişinde Stasya'nın arabasını kullanmak zorunda kalmıştı çünkü ondaki değişimi fark eden magazin dünyasının CIA takımı peşine düşmüş, ortaya atılan "sonlanan gizli ilişki" ve "kaybedilen aile üyesi" iddialarına kanıt arıyorlardı. 

Güneş gözlüğünü düzeltti, zilleri şöyle bir gözden geçirip daire numarasına bastı. Akciğeri kendi kendini boğmaya çalışıyor olmalıydı, yoksa aldığı nefesi verememesinin bir nedeni olamazdı. Kalbi de garibim, içeride daralmış; kan ter içerisinde göğsünü yumrukluyor, çıkmak için âdeta yalvarıyordu. 

"Kim o?"

Görüntüsüz diafonlar için durduğu iki saniyelik saygı duruşunun ardından sıkıntıyla yere vurdu ayağının ucunu. İsmini söylese açar mıydı?...Belki? 

"Kim o..?"

"Kar...go?"

Evet, yılların eskimeyen ya da eskimesine fırsat verilmeyen apartmana sızma taktiği ile bu savaşa başlamaya karar vermişti. Doğrusu aklında bundan başka bir bok olmadığından seçim yapma şansı da olmamıştı ya... Neyse. 

Oluşan bu gergin sessizlik başka bir planı kullanması gerektiğini haykırıyordu çünkü çatık kaşlı esmer; yanlışlıkla ziline basıldığının düşüncesiyle, biri bir hediye mi yolladı sorusunun arasında gidip geliyordu. Sonunda kapıyı açmaya karar verdi. 

Duyulan mekanik ses ile Pavel derin bir nefes verirken kapı sinirle tepindi. Bu herifi biliyordu tabii ki, apartmanın çıtırı Tolga'nın evine gelip duruyordu zamanında. Bu herif gelmeden önce Tolga'nın o güzel elleri kendisine dokunurdu. Ah... Bir de anahtarı kullanıyorsa çok daha iyi geçerdi günü. Bu güzel günleri bu adamın varlığıyla resmen parçalanmıştı. Ne zaman gelseler o açıyordu kendisini. Tamam, elleri güzeldi ve biraz utanç verici ama kendisi sert elleri de severdi hani. Ama bir Tolga değildi yani. 

Pavel (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin