İki/два

802 69 3
                                    

Medya: Tolga Güngören

_____________




"Daha sert bir bakış istiyorum." 

Pavel kendisinden istenileni yaparak kameraya baktı. Arzu ettiğine ulaşan kameraman bu pozu kaçırmadı elbette. Çekime başlayalı yarım saati geçmiş, derginin sayfalarını boydan boya kaplayacak fotoğraflar çekilmişti. 

Bu işten en fazla tatmin olan, heyecanını gizleyemeyen kimdi peki? Ne renkli gözleriyle akıllara durgunluk veren model ne de aklındaki her kareyi hayata döndürme imkanı bulan kameraman... 

Tolga'ydı.

Patronunun işinde harika olduğunu biliyordu. Aylarca onun asistanı olmak için dergiye başvurmasının sebebi de buydu zaten. Fakat bugün ki fotoğraflar öylesine muazzam açılarla, birbirini tamamlayan detaylarla doluydu ki kendini bunun hazzını yaşamaktan alıkoyamıyordu. Hiçbir çekimden bu kadar zevk almamış,  ortaya çıkandan bu kadar tatmin olmamıştı. 

"Tolga." Patronunun sesiyle dikkatini ona yoğunlaştırdı. Kameranın arkasından çekilip eliyle ekranı gösterdi. "Bakalım, bir şeyler öğrenebilmiş misin?"

O anki heyecanının getirisiyle öyle güzel bir gülümseme sundu ki genç adam, etraftakilerin gözleri onun dudaklarına, kısılan gözlerine takılıp kaldı. Hatta Pavel bile konsantrasyonunu bir anlığına kaybedip boşluğa düştü. Bu çocuğun kesinlikle model olması gerektiğini düşünüyordu.

Tolga, insanları nasıl bir duruma düşürdüğünden bi'haber heyecanla makineye yaklaştı ve eğilip açıyı kontrol etti. Daha özgür bir çekim için kamerayı tripod'dan ayırıp sıkı sıkıya kavradı. 

Onu ilgiyle seyreden adama yaklaşıp ufak bir tebessüm sundu. Elinden gelenin en iyisini yapmalıydı, yapacaktı. 

"Yakından bir iki kare çekeceğim. Bu yüzden lütfen oturun ve yüzünüzü biraz sağa çevirin."

Bunları derken ilerleyip yandaki ahşap sandalyeyi tek eliyle sürükleyerek adama getirdi. Pavel kendisinden istenileni yaparken genç adamın kahvelerinde gördüğü heyecan parıltılarına daha fazla dayanamayıp büyük bir gülümseme bahşetmişti. 

"Bu çok..." bir şeyler eksik gibiydi ve bunu hemen gidermeliydi. "...çok sade, evet."

Gözleri etrafı hızla taradı, sadeliğini giderecek bir obje bulma umuduyla. Gözüne renkli bir şal takılınca gülümsedi. "Bu işimizi görür." Adımları ona yöneldiğinde çevresindekilerin bakışlarının farkında değildi. Uzun bir sürede dış dünyaya bağlanamayacak gibi duruyordu,mutluydu yahu! Resmen iliklerine kadar zevk alıyordu bu çekimden. Hem kamera elindeydi ve iyi bir şeyler yakalarsa dergide kullanılabilir, adını duyurabilirdi.

Şalı sandalyenin üstüne gelişigüzel attı. Bir kısmı pavelin omzuna gelmişti. Düzeltmek için elini uzattı fakat parmakları kumaşa dokunur dokunmaz bu fikirden vazgeçti çünkü o uyumu görmüştü. 

Şalın alaca renkleri arasındaki mavinin, şu an onu izleyen gözlerle uyumunu. 

Oturan adamın bakışları öyle derindi ki, taze bir nefes alma ihtiyacıyla dudaklarını araladı. Yavaş adımlarla geri çekilip adama eliyle durmasını işaret etti. 

"Gülümse."

Buna oradaki herkes şaşırdı zira sabahtan beri siyahlar içindeki bu adamın asaletini ve insanın içini yakan tarafını göstermeye çalışıyorlardı. Makyajını çenesini ve elmacık kemiklerini belirtecek şekilde yapmış, saçlarını asi bir şekilde dağıtmışlardı. Konseptleri siyahların içindeki adamdı ve şimdi asistanın biri gelip (kimin olduğunu halâ bulamadıkları) renkli bir şalı herifin üstüne fırlatıp "gülümse" diyordu. 

Pavel (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin