Yedi/семь

480 42 8
                                    



"Çok teşekkürler, bu inceliğinizi unutmayacağız."

Pavel elini sıkan kırklı yaşlarındaki adama sunduğu profesyonel gülüşüyle başını salladı. "Rica ederim. Umarım bu sefer sorun çıkmaz."

Güneşin taze ışıklarıyla başladıkları çekim, bir saatten daha az bir sürede bitmişti. Sonrasında içilen bir fincan kahve ile işlerini noktalamışlardı. Şimdi ise ayrılma zamanıydı. Bu fotoğrafların düzenlenmesi, editörlerle derginin son halinin almasını sağlamalılardı. 

El sıkışan ikiliye kısa bir bakış atan Tolga, kamerasını çantasına yerleştirdi. Biraz yorgundu. Gece geç uyuyup, sabah normalden daha erken kalkmıştı. Eğer az önceki kahve olmasa ayakta bile duramayabilirdi. Evet, neden erken uyuyamadığına gelirsek; içinde büyüyüp duran ve midesine krampların girmesine neden olan bir heyecan doğmuştu içinde. Uzun süredir hissetmediği bu duygularla başedememiş, kurtulmak için kendini film izlemeye zorlamıştı. 

Sabah normalden daha erken kalkmıştı, onunda sebebi var elbette. Kalkar kalkmaz banyoya atmıştı kendini. Ilık suyun altında tüm bedenini güzelce yıkamıştı. Saçlarını iki kez şampuanlayıp durulamış, çıkınca da vücut losyonunu her zerresine sürmüştü. Saçlarını özenle kurutup şekil vermişti.

Normalde de yaptığı maskesini yüzüne güzelce yaymış, kurumasını beklerken giyecek bir şeyler bakınmak için ufak dolabına ilerlemişti. Seçmesi zor olmamıştı. Yüzünü yıkar yıkamaz siyah pantolonunu, üzerine de "firagle" yazılı siyah tişörtünü geçirip kon ceketini askıdan aldı. Ufak mutfağına ilerledi ve hala uyuyan Pixel'in mama ve su kabını doldurdu. Kendine de kahvaltılık gevrek çıkarıp dün izleyemediği maçın özetini izlerken yedi. Sonra hızla stüdyoya gitti.

Kendisi, patron dediği derginin gözde fotoğrafçısı ve iki yardımcıyla Pavel'in göz dolduran evine gelmişlerdi. Sohbetle geçen çekimlerin ardından şimdi buradalardı işte. 

"Her şeyi toparladınız mı?" 

Aldığı olumlu yanıtla Pavel'i ve sabahtan beri yanlarında olan Stasya'yı son kez selamladı. Arka bahçede olduklarından ön kapıya ilerlediğini düşündüğü yola ilerledi. 

"Gidelim o zaman. Size iyi günler."

Herkes klasik"iyi günler" dileme faslından sonra patronlarını takip edecekken Pavel, Tolga'nın bileğini tuttu önünden geçerken. 

"Şartımı unuttun mu?" Tolga kulağını okşayan sıcak nefesle titrek bir nefes aldı. Bunu belli etmemek için zoraki bir gülümseme sundu etrafındakilere. 

"Affedersiniz. Tolga'yı bugünlük alıkoysam olur mu?"

Ekip duyduklarıyla şaşkınca baktı ikiliye. Stasya ise Pavel'in dün anlattıklarından dolayı olayı az çok bildiğinden tepki vermedi. 

"Arkadaş olduğunuzu bilmiyordum." Tolga'nın yaptığı telefon konuşması sonrası burada olduklarını biliyordu elbette. Fakat baş ağrıtan patron rolünü seviyordu ve rahat rahat bırakmak istemiyordu onları.

"Artık biliyorsunuz." Pavel uyarı kırıntılarıyla bezenmiş bir tebessüm sundu karşısındaki adama. Bu; beni uğraştırmada, kabul et, gülüşü olarak tanımlanabilirdi. Nitekim, kırklarının baharındaki bir erkek olarak bunu çok iyi anlamıştı karşı taraf. Bugün ki çekimden sonra da itiraz etmesi iyi olmazdı. Şu Tolga'da kendine sağlam arkadaş bulmuştu. 

"Madem öyle, Tolga bugün izinlisin." Dedi esmere gözucuyla bakarken. Onların tepkisini beklemeden döndü ve yürüdü.

 Tolga izinli olduğuna mı sevinsin? Pavel'le olacağından dolayı telaşlansın mı? Hala bileğini saran parmakların çekilmesini beklese de bu olmadı. Pavel gidenleri bekleme gereği duymadan tuttuğu bedeni evine doğru çekerek yürümeye başladı.

Pavel (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin