Dokuz/девять

526 45 15
                                    

Şehir fotoğraflarını severdi. 

Özellikle gece, bomboş sokakları fotoğraflamaktan büyük haz duyardı. 

Bomboş ve sadece ışıkların dans ettiği caddeler, hep aynı stildeki binalar, karmaşadan uzak kaldırımlar...

Tolga resmen mest oluyordu. Bunun nedenini bilmiyordu ama o kesinlikle bir şehir fotoğrafçısıydı işte. 

"Geldim. Açtın mı?" 

Camdan dışarıyı seyreden gözlerini elindeki tepsiyle ona yaklaşan arkadaşına çevirdi. Güneş kaybolalı çok olmamış, akşam Tolga'nın evinde buluşma planlarının vakti gelmişti bile. Helin herzamanki gibi erken gelmişti. 

"Hayır. Gelmeni bekledim." Derken ona yaklaştırılan tepsiye uzanıp tabaklardan birini aldı. İkisinin belki de en baskın ortak noktası buydu: kıymalı börek

Helin de kendi tabağını aldı, koltuğa yayıldı. Uzun dilimlerden hirini alıp büyük bir ısırık aldığı sırada Tolga önlerindeki masaya koydukları bilgisayara eğilmiş ve genç kadının şahin gözleri boynundaki lekeye takılmıştı. Daha doğrusu morluğa. Isırdığı parçayı çiğneyemeyecek kadar iradesini yitirdi o an. 

Onun el değmemiş, biricik arkadaşını... Oğlunu...

Yemişlerdi.

"Tolga,"

Esmer, başını arkaya çevirip arkadaşına baktı.

"Büyük ihtimalle biliyorsundur ama..." Eliyle kendi boynunda aynı noktayı gösterdi. "Şuranda kafam kadar bir morluk var."

Genç adamın eli panikle boynuna gitti. Bu sırada Helin ağzındaki lokmayı, gözlerini önünde kıvranan adamdan çekmeden çiğnemeye başladı. Pekala, epey sorusu vardı... 

Günlerdir bu yüzden mi boğazlı giyiniyordun?

O morluk nasıl oldu?

Ne kadar ileri gittiniz?

Nasıl hissettirdi?

...

En önemlisi:  Bunu hangi hayvan yaptı?

"Kapat bilgisayarı şimdi, film izlemekten daha önemli bir işimiz var."

Tolga gerginlikle doğruldu. Arkadaşının genelde sakin biri olduğunu biliyordu ama bu durumda da böyle sakin kalması onu şaşırtmıştı. Oysa bilmiyordu ki şu an Helin'in beyninde tilkiler taklalar atıyor, zihni Tolga'yı binbir pozisyonda başka erkeklerin koynuna koyuyordu. Fakat dışarıdan bakan bir insan onun o ifadesiz suratıyla usul usul börek yediğini sanardı. 

Tolga arkadaşına durumu nasıl anlatacağını düşünüyor, utangaçlığını yenmek için debeleniyordu. 

"Imm..." Sesini ayarlamak istercesine yüksek bir sesle mırıldandı. "Sana söyleyecektim ama nasıl yapacağımı bilemedim."

"Evet, evet. Tahmin edebiliyorum." 

Kucağındaki tabağı bilgisayarın yanına koydu. İçinde duvarlara kafa atan heyecanlı kızı bastırdı. Yüzüne sade bir tebessüm yerleştirmeyi denedi çünkü biliyordu ki Tolga onun tepkisinde bir aşırılık sezerse utançtan konuşamazdı. 

"Geçen bahsettiğin kişi mi? Yoksa öylesine bir bara gidip birini mi ayarttın?"

"Yuh Helin! Öyle bir şey yapmam!" 

"Öyleyse o geçen anlattığın adam?"

Onun kaçan bakışlarıyla o kendine haz minik çığlığıyla arkadaşının omzuna sertçe omuz attı. Tolga kendine engel olamayarak ufak bir tebessümle baktı arkadaşına ve başını salladı. Böyle bir konuyu konuşabilmek, yani sevdiği kişiyi yakınlarına çekinmeden söyleyebilmek gerçekten rahatlatıcıydı.

Pavel (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin