On Üç/тринадцать

457 34 17
                                    

Pavel'in mırıldandığı şarkı↗

_______



Sıkıcı. 

Pavel'in bugün için tek öngörüsü buydu, kesinlikle sıkıcı geçecekti. 

Böyle şeylerden nefret ediyordu, ne gerek vardı ki? Biriyle gezip dolaşmak sadece vakit kaybıydı. Bir eğlencesi, keyif veren bir olayı yoktu. Ayrıca iki erkek birlikte ne gibi şeyler yapabilirdi? Diyelim ki yapacak bir şey buldular, Pavel tanınmadan nasıl dolanacaktı ortalıkta? Her an peşinde magazin dünyası ajanlarının olduğunu düşününce bu hiç kolay olmayacaktı. 

Pekala, hep onu takip etmiyorlardı tabii ki, ama bir çok ünlü gibi belki "peşimdelerdir" düşüncesini de aklından atamıyordu. 

Stasya ona bir iki konum yollamış, kendine göre bir güzergâh belirlemişti bile. Zaten her şey bu kadının başının altından çıkıyordu ya! Normal de böyle can sıkan planlar yapmazdı ama söz konusu Tolga olunca Pavel'i zorlamış, tehditlerle buraya yollamıştı. Tolga'yı beğendiği ve değer verdiği belliydi. Kendini anne rolüne bürümüştü, oğlu için bulduğu bu şahane adamı kaçırmak istemiyordu. 

Yani Pavel'e böyle demişti. 

Başını arkaya yaslayıp direksiyonda kendince bir ritim tutturdu. Son zamanlarda dinlediği bir şarkının yönlendirmesiyle ahenk ile dans eden parmakları, sevdikleri melodiyi yaratırken dudakları kendiliğinden açıldı ve mırıldanmaya başladı. 

Bedeni ondan bağımsız, beklemenin sıkıntısını atma derdindeydi. 

"Она говорила: хватит
Грустить сегодня не кстати." (Yeter dedi, bugün üzülmek uygun değil.)

"Надень красивое платье
Цвета молоко." (Öyleyse o güzel elbiseni giy, süt rengi olanı.)

"Ты можешь быть счастливой
И будешь обязательно. Главное, не утратить В глазах огонь" (Mutlu olabilirsin. Ve emin olacaksın ki: önemli olan gözlerindeki ateşi kaybetmemek.) 

Şarkıları dinlerken anlamına bakmazdı, melodisini sevdiği sürece her şeyi dinlerdi.  Bu da bu kriterlerle dinlediği şarkılardan biriydi. 

Gözleri sabırsızca sağ cama döndü, gözleri kapalı apartman kapısını yokladı. Ne gelen vardı ne giden. Sıkıntıyla nefesini verip şarkının kalan kısmını ıslığıyla devam ettirdi. Bekletilmekten nefret ediyordu. Elinin altındaki direksiyonu parçalayası vardı. 

Pavel, sadece 5 dakikalık bir gecikme için bu durumdaydı. 

Telefonundan yükselen sesle oflayarak aramayı cevapladı. 

"Efendim?"

"Geldin mi?"

Pavel derin bir nefes alıp sakinleştirdi kendini. Ona dediği saatte kapının önüne gelmişti ve bu soruya maruz kalıyordu. Eğer o güzel yüzü, o güzel bedeni olmasaydı...

"Evet, kapıdayım."

Tolga eliyle ensesini sıvazladı. Pekalâ...

"Ben, daha hazır değilim-"

Pavel gerisini dinleyemedi. Dalga geçtiğini düşünmek istiyor, bunun olmayacağının bilinceyle siniri biraz daha artıyordu. 

"...olur mu?" Alt dudağını diliyle, dişleri arasına yuvarlayıp ısırdı. 

Pavel (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin