On iki/дванадцать

421 39 6
                                    


Yüzünün yandığını hissetmesiyle aralandı gözlerindeki perdeler. Güneş Pavel'i eritmek niyetinde olacak ki tüm sıcaklığıyla yüzüne saldırmıştı. Gözlerini acıyla kısıp elini kendine siper etti. Kuruyan dudaklarını ıslatarak doğruldu ve o an bedenindeki boşluğu fark etti. 

Genelde beraber uyandıkları sabahlarda esmerin kolları bir kolunu tamamen sarmış olurdu. Gözlerini yavaş bir tempoyla açıp kapattı aydınlık odaya bakabilmek adına. 

Banyonun kapısındaki aralıktan içerinin boş olduğunu anladı. Dağılan saçlarını düzeltti ve telefonunu alıp saate baktı. Çoktan öğle olmuştu ve Pavel bu saate kadar uyumasını günlerdir doğru düzgün dinlenememesine bağlıyordu. Yoksa erkenciydi o, sabah erken kalkar spor yapmak için aşağıya inerdi. 

Tolga'nın nerede olduğunu pek umursamayarak doğruldu yataktan. Yüzünde, boynunda ve sırtında hissettiği yapışkanlıktan kurtulmak için üstündeki tişörtü çıkardı. Adımları banyoya yönelirken tişörtüyle üstündeki terleri sildi. Banyoya girince onu kirli sepetine atıp üstündeki diğer parçaları da çıkarıp kendini banyo yapmak için cam kabine attı ve ılık suyu açtı. 

O yıkanırken Tolga mutfaktaki masada oturmuş, kahvaltı için tabak hazırlayan kadını izliyordu. 

"Yardım istemediğinden emin misin?" 

Stasya listedeki gözlerini oturan çocuğa dikti ve gülümsedi. 

"Yumurtaları haşlaman yeterli oldu, sağ ol."

"Onun kahvaltısını da mı hazırlıyorsun yani?"

Genç kız kestiği peynir dilimini ince mutfak tartısına koydu ve istediği ölçüde olduğuna kanaat getirince alıp tabağa koydu. 

"Hayır. Aslında bugün beraber kahvaltı yapmak için sözleşmiştik." Hızla Tolga'ya dönüp elini telaşla salladı. "Senin burada olacağını bilmiyordum, eğer bilseydim gelmezdim." Adamın ona sunduğu minik tebessümle içi sımsıcak oldu. 

Pavel, göt meraklısı, arlanmaz adamın tekiydi tamam da... Ağzının tadını biliyordu şerefsiz. 

Tolga çok tatlıydı ve Stasya onu öperek, ısırarak sevmek istiyordu şu an. 

"Keşke gelmeseydim,"

 Gözlerini onunkilere dikti. Kalçasını tezgaha dayayıp kaşlarını kaldırdığında Pavel'in dediğini doğrulamak için biraz onunla uğraşmaya karar verdi. Tepkileri güzel demişti, değil mi? 

"Böylece mutfakta rahatça düzüşürdünüz."

Tolga faltaşı gibi açılmış gözlerini genç kadının yeşillerine dikti. Kulaklarında acil bir toplantıya başlayan alyuvarlar tenini kıpkırmızı yaptı. 

"Sen- biz- ne diyorsun?" 

"Yanlış mı biliyorum yoksa?" Bilmezden gelerek saçlarını arkaya attı. "Düzüşmek denilmiyor muydu? Her neyse canım, sevişirdiniz diyorum işte. Sabah seksi."

Son cümleyi hecelercesine söyleyerek çocuğa baktı. Tolga ilk defa muhabbet edecek kadar uzun sayılacak bir konuşma yaptığı kadından bunu duymanın utancıyla yerinde kıpırdandı. Stasya onun bu hallerini izlerken gülümseyerek başını iki yana salladı. Tepkileri hiçte ilgi çekici değildi, sıradandı işte. Sadece tipi güzel olduğundan insanın izleyesi geliyordu. Yani Pavel'in bahanesine inanmamış ve onun Tolga'ya karşı duyguları olduğuna inanmaya devam etmişti. 

"Utanma, sadece dalga geçiyorum. Ne yaptığınızla ilgilenmiyorum." 

Ekmeklerin kızarmasıyla oraya yöneldi ve sıcak ekmekleri hızla alıp tabaklara fırlatırcasına koydu. Yanan parmaklarına üfledi, bunun işe yaramamasıyla soğuk tezgaha yasladı. Gözleri onu izleyen çocuğa kayınca bakışlarındaki gariplikle araladı dudaklarını. 

Pavel (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin