On bir/одиннадцать

469 45 28
                                    

"Niye bu kadar geciktiniz?"

Pavel bıkkınlıkla ilerledi arabadan inen çocuğa doğru. Şoför aceleyle kapıyı kapatıp ceketinin düğmesini ilikledi. 

"Özür dilerim efendim."

"Niye özür diliyorsun?" Tolga hızla araya girdi. "Ben geç hazırlandım. O zamanında gelmişti bunu sende biliyorsun. Beni arayıp haber veren sendin sonuçta."

Pavel üstündeki gri hırkanın kollarını yukarıya sıyırıp ellerini altındaki aynı renkteki eşofmanın ceplerine soktu. Başını onaylarca sallarken çok kasıntı duruyordu. Uzun süredir beklediği adamın gözlerine baktığında ona attığı onaylamaz bakışları görmüş, görmezden gelerek yaklaşıp kendisinden kısa bedeni kolundan tutup yavaşça eve ilerletmeye başladı. 

"Gidip dinlenebilirsin."

"Peki efendim. İyi geceler."

Pavel cevap vermeden elini havaya kaldırdı sadece. Büyük demir kapıyı biraz daha aralayıp esmeri içeri doğru ittirdi hafifçe. Ardından kendisi de girip kapıyı kapattı. 

"Pixel ile ilgilenmem lazımdı. Evde tek bırakmaya gönlüm el vermedi. Arkadaşımı çağırdım ona baksın diye,onun gelmesini bekledim."

Tolga yerini çok iyi bildiğini yatak odasına ilerlerken arkasından gelen adama geç kalma sebebini anlatıyordu. Odaya girdiğinde dağınık yatakla karşılaşmıştı. Üstünde bir kumanda, yatağın hemen karşısındaki televizyonda da Tolga'nın adını çok duyduğu bir dizi açıktı. 

"Bunu mu izliyordun?" dedi gülmesine engel olamayarak. Pavel'den en son beklediği şey yatakta türk dizisi izlemesiydi. 

"Evet. Nasıl diyordunuz siz..?" Gözlerini kısıp bir-iki saniye tavana baktı. "Vakit öldürmek?"

"Doğru, öyle diyoruz. Deyimleri falan da biliyorsun. Türkçen gerçekten çok iyi. Nasıl öğrendin?"

Pavel üstündeki kot ceketi çıkarmış, hemen yandaki berjerin üstüne atmış adamın tişörtünü düzeltişini izledi. Hızlı bir hareketle beline kolunu doladı ve yatağa itti. Tolga bununla neye uğradığını şaşırmıştı. Dirseklerinden destek alarak sırtını yükseltti ve üzerindeki hırkayı çıkaran adama baktı. 

Soyunuyor muydu o?

"Ne yapıyorsun?"

Pavel cevap vermeden hırkasını onun ceketine doğru attı. Gözleri yatağında onu izleyen adama kayınca gülümsedi. Gözlerindeki ifadeden ne düşündüğü o kadar belli oluyordu ki. Kırmızı kulakları, hafifçe pembeleşen yanakları da ipucu vermiyor değildi.

"Когда ты краснеешь, то становишься милой." (Kızardığın zamanlar da çok tatlı oluyorsun.)

Pavel aklından geçeni dillendirdi farkında olmadan. İsteyerek söylememiş olsa da üzerinde durmadı. Adam gerçekten de tatlı oluyordu. 

"Ne?" Tolga'nın çatılan kaşlarını görünce gülümseyerek yaklaştı ve diziyle yataktan destek alarak üzerine eğildi. Bir elini esmerin başının yanına koydu, eğildi. Bununla birlikte Tolga'da ağrımaya başlamış kollarına yüklenmeyi bırakarak kendini yatağa bıraktı. Kalbi onu izleyen yorgun gözlerin bilinciyle gümbürdüyordu. 

"Uyuyacağımızı söylemedin mi?"

"Bilmem." Eğilip kuru dudaklardan ufak bir buse çaldı. "Hatırlamıyorum."

Boştaki eliyle adamın alnına düşen saçlarını arkaya itti ve asi saçların tekrardan eski haline döneceğinin bilinciyle elini çekmedi Tolga'nın başından. Burnunu dolduran erkeksi duş jelinin kokusunu soludu bir müddet. Bu sırada gözlerini onu izleyen kahvelerden çekmedi. 

Pavel (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin