Yirmi Üç/двадцать три

438 30 43
                                    


"Hmm..."

Genç adamın sunduğu nahoş bakışlarının hedefi olmayı kimse istemezdi. O, sizi hayattan soğutan; kendinizden iğrendiren, yargı dolu bakışlara eklenen hoşnutsuz mırıltılar yaşadığınız her anı size zehir ederdi. 

İlker'in karşısında oturan ve bu saldırıya maruz kalan Pavel tam olarak böyle hissediyordu. 

Yüzündeki o sahte gülümsemeyi daha ne kadar koruyabilrdi, bilemiyordu. Her an karşı atağa geçebilirdi. Şimdiye kadar zor dayanmış, Tolga'ya giden yoldaki dikenlere katlanması gerektiğini hatırlatmıştı kendine. 

"Ee? Buraya gelirken hiç mi utanmadın?" Kıvanç duyduğuyla, gurur dolu gözlerini İlker'e çevirdi. Bu herifin lafını esirgemeyen hallerine bitiyordu be.

"Anlamadım?"

"Tolga'nın yanına gelmeye diyorum, utanmadın mı?" İlker koltuğa daha da yayılıp başını eline dayadı. Karşısında yemek masasından aldığı sandalyede oturan Rus'u süzmeyi kesmeden elini Kıvanç'a uzattı. Anında eline tutuşturulan gazozdan büyük bir yudum aldı. 

"Dürüst mü olmalıyım?" Pavel oyuncu gülümsemesiyle omuzlarını kaldırırken içinden sabırlar çekiyor ve Tolga'nın dönmesini bekliyordu. 

"İyi olur da... Nasıl yapacağını göstermeme gerek var mı? Duyduğuma göre o konuda sik gibiymişsin."

Kıvanç keyifli bir gülüşle verdi nefesini ve ona dönen mavi gözlerin sahibine tek kaşını kaldırarak hesap ver dercesine baktı... Pekala, işin doğrusu tek kaşını kaldıramadığından iki kaşı da senkronize bir biçimde havalandılar. 

"Baksana, neden konuşmayı kesmiyoruz? Benden pek hoşlanmıyorsun gibi görünüyor." 

Onunla konuşmak istemediğini bir şekilde belli etmesi gerekiyordu çünkü lanet baskın ve götü kalkık kişiliği patlama noktasına gelmişti. Ona verecek bir çok cevabı vardı ama işte gel gör ki aptal olduğundan çok hatalar yapmıştı ve konuşmaya hakkı yoktu. Her ne kadar kabul etmek istemese de bu cümlelerin altında Tolga'nın arkadaşlarına ilettiği düşünceleri de vardı. 

"Gibi mi? Kendimi tam olarak ifade edemediğim için çok üzgünüm." Elindeki içeceği şöyle bir çevirdi havada. "Senden kesin bir biçimde hoşlanmıyorum. Yaptığın şeyler arkadaşımı üzdü ve tam kendini toparlamışken gelip yine her şeyi mahvedeceksin. Tolga da şimdi... seninle görüşmeyi nasıl kabul etti anlamıyorum ki." 

Pavel artık direnmeyi kesmiş, suratındaki o model gülüşü parçalanarak halıya dökülmüş ve o keyifsiz suratı ortaya çıkmıştı. Tam aklındakileri dillendirecekken kapının kilit sesini duymuş ve derin bir nefesle yerinden kalkmıştı. Üzerindeki iki çift bakışın baskısıyla patlama noktasına daha da yaklaşıyordu. 

Aralanan demir kapıdan içeriye minik siyah bir yumak girdi. Yerden yükselen hızlı pati sesleri iç ısıtacak cinstendi. 

"Durmuyor ki!" Tolga'nın eğlendiğini belli eden sesi yankılandı evde. "O tembel halinden kurtulması iyi oldu ama şimdi de tutamıyorum onu."

Pixel ona laf atan insanını duymazdan geldi ve biriciği Murat içeri gelene kadar kendini evdeki güzel kokunun sahibine yönlendirdi. Süper güzel kokulu Kıvanç! Başını kaldırıp onu selamlayacakken önündeki herifi fark etti. Bu O'ydu! O adamdı! Olamaz! Bu adam niye tekrar ortaya çıkmıştı ki?! Yoksa sahibini tekrar mı üzecekti? Oh! İnsanını koruması gerekiyordu! Onun biricik sahibini kimse üzemezdi artık. 

"Beyler biz geldik! İlker! Kıvanç!" Girişteki ayakkabıyla şaşırdı kısa bir an. "Başka kim var?"

Zaten küçük olan dairede içeriyi görmek için kapıdan sonra bir kaç adım yetiyordu. Tolga elindeki poşetlerle ilerlemeden önce kapıyı açık bıraktı ki Murat rahatça girebilsin. 

Pavel (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin