4. Bölüm

1K 137 18
                                    

*
*
*
*
*

Tik tak, tik tak kulağıma hastane koridorundaki saatin sesi geliyordu sadece. Haberi alınca hastaneye nasıl geldiğimi bilemedim. Evden çıktığım gibi korumalara beni hastaneye götürmelerini söyledim. İki gözüm, iki çeşme hastaneye geldim. Eve en yakın hastane Alparslan abimin hastanesiydi. Yani gitmeden önce 18 yaşıma geldiğim zaman benim olması için anlaşma imzalanan hastane. Evet yasal varis benim.

Geleli ne kadar oldu bilmiyorum. Ameliyathane duvarına yaslanmış bir bacağımı kendime çekmiş diğer bacağımı uzatmış sessizce ağlıyordum. Kimler burada diye bakmamıştım bile. İçimden sayısız dua etmiştim Allah'a onu benden almasın diye.

"Allah'ım ne olur onu benden alma. O benim tek ailem. Yalvarıyorum." Göz yaşlarım daha hızlı akmaya başlamıştı. Buna neden olan herkes cezasını çekecek. Hem de en ağır şekilde. Ama önce abim oradan sağ salim çıkacak.

Başımı hızla geriye atarak duvara çarpmasına neden oldum. Çıkan ses ne kadar sert vurduğumun kanıtıydı.

O benim tek ailem.

O benim herşeyim.

O benim yaşam sebebim.

Kim onu benden almaya kalkarsa bilsin ki yaşamı orada son bulacak.

Ellerimle gözümdeki yaşları silip yanaklarımı kuruladım. Duvardan destek alarak ayağa kalktım. Annemle babam hemen çaprazımdaki koltuklara oturmuş birbirlerine sarılıyorlardı.

Reha, Egemen ve Urahan abim duvara yaslanmış, gözleriyle tek bir noktaya bakıyorlardı. Görkem abim kendine lanet etmekle meşguldü. Etsin, ona az bile! Barlas abim, benim gibi yanımda oturmuş tavanı izliyordu.

"Eseriniz ile gurur duyuyor musunuz!" Bakışları bana döndü. Görkem abim bakmadı bile. Histerik bir kahkaha attım.

"Görkem abi, pişman gibi yapmayı bırak ta git o kızı teselli et. Her zaman yaptığın gibi kafanı çevir ve görmemiş gibi yap!" Kafasını daha da eğdi yere. Ağzımdan bir kahkaha daha kaçtı. Sanırım delirdim. Ya da o yolda emin adımlarla ilerliyorum.

"Sen kafanı eğince abimin sizin yüzünüzden orda olduğu gerçeği değişmiyor. Ona hiç gidip onları gör dememeliydim. Ben sadece sizden uzak kalmasın istedim. Keşke uzak kalsaymış." Son cümlemi tükürürcesine söylemiştim. Şu an en çok ihtiyacım olan şey birine sarılmak.

Koridordan gelen hızlı ayak sesleriyle oraya döndüm.Demir ve Kutay abim geliyordu. Kutay abim adımlarını daha da hızlandırarak beni kolları arasına aldı. Bana sarılınca yeni durmuş göz yaşlarım yanaklarımdaki yerini almıştı.

"Bir şey olmayacak ona. Kendine gel. Uyanınca ne kadar ağladığını anlattırma bana." Üzgün biri daha üzgün birine nasıl moral verebilir?

Ameliyathanenin acılan kapısıyla Kutay abimin kolları arasından sıyrılıp doktorun karşısına geçtim. Beklenti ile bakmaya başladım.

"Hastamızın durumu gayet iyi. Başarılı bir ameliyat oldu. Kurşun karın boşluğuna gelmiş. Hiç bir iç organa zarar vermediği için şanslıyız. Birazdan normal odaya alınır ama bu gece uyanmaz. Yarın sabah uyanır. Çok kişi kalmasın, en fazla 2 kişi. Geçmiş olsun." Derin bir nefes alıp şükrettim.

"Allah'ım sana çok şükür. Oğlumu bana bağışladın." Tek şükreden ben değildim anlaşılan.

"Ben kalırım abimin yanında." Demir abim başını sallayıp onay verdi.

Abime hazırlanan özel odada bir tane daha yatak vardı. Ben koydurmuştum. Benimle birlikte annem de kalacaktı. Babam abimleri alıp eve gitmişti. Demir abim koridorda, olası bir tehlikeye karşı korumalarla nöbet tutuyordu. Bu koridoru boşaltmışlardı. Bunu Demir abim istemişti.

Yalan HayatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin