8. Bölüm

861 126 27
                                    

*
*
*
*
*
*
Zor da olsa Kutay abimi sakinleştirmiş, çocuğun ölmesine engel olmuştuk. Gerçi ölse de güzel olabilirdi ama neyse.

Tekrar olaysız geçmeyen bir günün ardından eve gelmiş, kanepelere yayılmış telefon oynuyorduk. Çünkü yapacak bir şey yok. Kafamı Alparslan abimin dizine yaslayıp koltuğa uzandım. Ayaklarımı de Demir abimin dizlerinin üzerine uzattım.

Başka biri olsa döve döve kaldırırlar ama Aleda Demiroğlu olmanın faydaları. Onlardan yararlanabiliyordum.

"Ay ne yorulduk be bu gün."

"Altı üstü okula gittin Aleda."

"Ama deme öyle Demir abi, sen kaç senedir okula gitmiyorsun ne kadar yorduğunu unutmuşsundur."

"Ya ya, ne demezsin!"

"Niye öyle dedin ki şimdi?"

"Bana şimdi 'bizim zamanımızda' diye başlayan bir konuşma yaptırma, kendimi yaşlı hissetmek istemiyorum."

"Yaşlandın ama."

"Aleda!" Ups, uyarı aldık. O zaman Alparslan abimde sıra.

"Alparslan abi." Bana bakmadan cevap verdi. "Hı." Kafamı dizlerinde geriye yatırarak sordum.

"Sen ne zaman evleneceksin?"

"31 Şubat Çarşamba." nE. Kiminle? Birden doğruldum. Kafamı ona çevirerek sordum. "Kiminle!?"

Aynı anda kahkaha atmaya başladılar. Neye gülüyorlar bunlar ya? "Bunun kafa harbi gitmiş." Dedi Kutay abim.

"Neden, ne kaçırdım ben?"

"Meleğim, şubat ayı 28 gün ya hani, 4 yılda bir 29 gün çekiyor. Bunu sana ilkokulda öğretmeleri gerekiyordu." Kendimi tutamayıp ben de gülmeye başladım.

"Ay ne bileyim, tarih verince şoktan düşünemedim ben onu." Hâlâ gülüyorduk.

"Gel buraya küçük serçe." Abim omuzlarımdan tutup kendine çekti beni. "Yaa abii! Küçüklüğüm mü kaldı sanki? Kazık kadar oldum."

"Hala küçüksün." Benim eğlenmeyi çok seviyordu. Ben de seviyorum çaktırmayın.

"Ya of bırakın artık şu telefonları. Benim canım sıkılıyor." Kaç saat daha telefon oynayacaktık.

"Ne yapalım prenses?" Dedi Kutay abim telefondan kafasını kaldırarak.

"Kalkın tabu oynayalım. Lütfen." El mahkûm kabul ettiler. Üst kattaki oyun odasına geçip oyunu kurduk.

Ben ve Alparslan abim bir takım, Demir ve Kutay abim diğer takım olacak şekilde ayrıldık. Önceliği bana verdikleri için ben başlıyorum.

Kelime: Gül
Yasak kelimeler: Çiçek, Kırmızı, Isparta, Bitki

"Şimdi abi, sen bana fazla harçlık verdiğin zaman ben sana ne diyorum?"

"Canım abim, en sevdiğim abim, harikasın..."

"Hayır, şey ben bunu söyleyince sen bana 'içine keko mu kaçtı?' Diyorsun hatta."
"Abilerin gülü." Yüzünü buruşturdu. "İkinci kelime."

"Gül." Diğer kartı elime aldım hala süremiz vardı.

Kelime: Grafiker
Yasak kelimeler: Grafik, Çizim, Resim, Kalem

"Abilerin gülü, Reha abim üniversite de ne okudu?"

"Grafik tasarımı."

"Grafik tasarlayanlara ne denir?"

"Grafiker." Bi kağıt daha alacakken süre bitti. 2-0 öndeydik. Sıra Demir abimlerdeydi. Demir abim anlatacak Kutay abim bilecekti.

Yalan HayatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin