3. Bölüm

1.1K 147 6
                                    

*
*
*
*
*
*

"Demir abi!" Koşarak boynuna doladığım kollarıma belimdeki kolları eşlik etti. Sıkıca sarılıp kokusunu içime çektim. Çok özlemiştim. Başını boynuma gömüp derin nefesler almaya başladı.

"Okuldan çıkınca şirkete gittim. Atmam gereken imzalar vardı. Şarjım bitmiş farketmedim. Özür dilerim." Demir abimden ayrılınca açıklama yapmam gerektiğini biliyordum. Beni merak etmişlerdi ve içeriye girdiğimde yüzlerindeki rahatlama çok barizdi.

"Sen" dedim Demir abime dönerken. "2 gün sonra gelmeyecek miydin?"

"İşlerim erken bitti. Son toplantılar da iptal olunca erken geleyim dedim." Kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. "Hadi elini yüzünü yıka gel yemek yiyelim sonra hasret gideririz." Saçlarımdan derin bir nefes alıp öptü. Kollarını gevşetince sıyrılıp odama çıktım. Fazla yorgundum ama aynı zamanda açtım da.

Okul formamı çıkartıp eşofman takımı giydim. Saçlarımı gevşek bir at kuyruğu yapıp banyo ya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp havlu ile kuruladım. Makyaj masamdan şarj aletimi alıp telefonumu şarja takıp aşağıya indim. Abimler yemek masasına oturmuş beni bekliyorlardı. Hemen yanlarındaki yerimi aldım.

Ben de oturunca Sultan Hanım servise başlamıştı. Masanın başında Demir abim, Sağında Kutay abim, solunda ben ve benim yanımda Alparslan abim oturuyordu. Sultan Hanım servisi bitirip yemek odasından çıkmıştı. Kimse konuşmuyor, çatal bıçak sesleri bölüyordu ortamdaki sessizliği. En sonunda dayanamadım.

"Bu gün pek sessizsiniz. Kız doğdu galiba." Ne düşünüyorlarsa beni duymadılar bile. Sinirle elimdeki çatalı ve bıçağı tabağa fırlattım. Çıkan ses ile bana döndüler.

"Sizde bir hâller var. Hemen dökülüyorsunuz." Hızlı bir şekilde arkama yaşlandım ve kollarımı göğsümde birleştirdim.Hepsi önce birbirlerine baktılar. Sonra bana döndüler.

"Bekliyorum." Dedim sabırsızca.

"Sonra konuşuruz. Şimdi yemeğini ye." Demir abimin sert ifadesi şaşırtmıştı. Altı üstü yarım saattir yukarıdaydım. Ne olmuş olabilir ki? Sandalyemi sertçe geriye ittim. Elimdeki peçeteyi de tabağıma sertçe bıraktım.

"Ben doydum, size afiyet olsun." Hızlı ve seri adımlarımı terasa yönelttim. Terasa özel olarak koyduğumuz armut koltuklardan birine kendimi atıp yıldızları izlemeye başladım. Aramızda saklı bir şey olsun istemiyordum. Evet onlara güveniyordum ama benden bir şey saklamaları... Bilmiyorum. Ben odama çıktığım zaman ne olduysa artık, benim çok kızacağım bir şey olmuş olmalı.

Üzerlerine gitmeyeceğim. Bana söylemiyorlarsa sonunda vereceğim tepkiyi göze alıyorlar. Armut koltuktan kalkıp içerideki kitaplığa ilerledim. Elime geçen ilk kitabı alıp odama çıktım. Kapımı kilitleyip odamdaki balkona ilerledim. Tek kişilik salıncağıma oturup kitabımı okumaya başladım.

Kafamı bir türlü kitaba veremeyince sertçe kapattım kitabın kapağını. Hızla önümdeki sehpaya bıraktım. Aklımda iki şey vardı. Ve ikisi de düşünmemi engelleyecek kadar büyük konulardı. Sanırım ikisinin cevabı da abimlerde. Salıncağımdan kalkıp odama girdim. Telefonumu şarjdan aldım ve kapının kilidini açıp aşağıya inmeye başladım. Abimler salonda oturuyorlardı. Yanlarına gidip kendimi tekli koltuğa bıraktım.

"Sizinle iki şey konuşacağız. Birini ben anlatacağım, diğerini siz. Kim başlasın?" Abimler sorarcasına birbirlerine baktılar. Ellerimle dizlerime vurup belimi dikleştirdim.

"Tamam ben başlarım." Ardından bir şey söylemelerine fırsat vermeden devam ettim. "Benim ceza aldığım hafta gideceğim okul belliydi. Biri o okula benden önce birini göndermiş. Benim hakkımda haberler alıyormuş. Kim olduğunu ya da olabileceğini bilmiyorum. Lâkin sizin aksinize, sizden birşey saklamayacağım. Şimdi siz de ben yukarıya çıkınca neler olduğunu anlatıyorsunuz. Hemen!" Abimlere emir vermem ne kadar akıl kârıydı bilmiyordum. Ama benden bir şey saklamaları sinirimi gerçekten çok bozmuştu.

Yalan HayatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin