9-KAYITDIŞI

9.1K 91 50
                                    


Bölüm şarkıları, Sertab Erener- Zaferlerim
Pinhani- Çok alıştım sana


Gözlerimi tekrar açtığımda zifiri karanlıkla karşılaştım. Kafam Tuna'nın dizlerindeydi. Kolunu omzuma atmış uyuyordu.

Gitmemiş.

Doğrulup yanına oturdum. Bacaklarımı koltuğa koyup kafamı dirseğime yasladım. Saçları terden alnına yapışmış, göğsü yavaşça inip kalkıyordu. Dünyanın en güzel tablosuyla yan yana dursalar ben yine bu adamı izlerdim. Uyandırmaktan korkarak yanağını okşadım.

'Nil.'

Sesi fısıltı şeklinde çıkmıştı. Uykusunu bölmesini istemiyordum.

'Uyu bir tanem, daha sabaha çok var.'

Saatten haberim olmamakla birlikte sabaha çok olmasını diliyordum, tüm kalbimle.
Bu arada, bir tanen Nil öyle mi? Ne zamandan beri? Bana da haber verseydin keşke, hazırlıksız yakalandım.

Kafası kanepeden düşerken yakalayıp oturuşumu düzelttim. Şimdi kafası göğsümdeydi. Sabah kestiğim saçlarında dolandı ellerim. Kendimi tutamayıp bir öpücük kondurdum kafasına. Kokusu ciğerlerime ulaştığında tekrar öptüm. Bu sefer geri çekilmedim. Sanki görünmez bir iple bağlıymışım gibi hareket edemiyordum. Kesmeye kıyamadığım saçlarını öpmeye de doyamamıştım.

'Konuşsana biraz, yalanlar olmasın ama. Anlatabileceğin şeyleri anlat.'

Sesi boynuma çarpıp kayboldu. Bu geceye yalan bulaşmasın istiyordu o da, benim gibi. Tuna'ya söylediğim yalanları düşündüm, çok şey saklamak zorunda kalmanın altında eziliyordum her seferinde. Anlatabileceğim anılar aradım. Abimin veya Mert'in olmadığı sadece bana ait bir şeyler...

'Ne konuşayım?'

Yalan olmayacağına dair kendime söz verdikten sonra saçlarına bir öpücük daha kondurdum.

'Kendinden bahset. Hobilerinden, fobilerinden... Konuş işte.'

Kendini tanıyanlar için kolay bir soruydu. Bense kendimi Tuna'da bulmuştum. Tanımaya vaktim olmadan kaybedebilirdim.

Yalansız olmasına özenerek, bildiğim kadarını anlatmaya başladım.

'Müzik dinlerken araba kullanmayı severim. Ankara'da arabam var biliyor musun? Mavi vosvos aslında buraya da getirirdim ama babam garajdan çıkarmama izin vermedi. Eski zaten yolda ölür diye korktum ben de. Yoksa getirirdim. Sürekli bakımını yaptırıyorum gerçi. Şu dünyada en mutlu olduğum anlar hep onunla özgürce gezdiğim günlerden. İstanbul'a getirseydim maviliklere sürerdim, sonu denize çıkan sokaklardan geçerdik beraber.'

Ailem ve Mert nefret ediyordu vosvosumdan. Ailemizi ucuz gösterirmiş, Mert'in yanına yakışmıyormuş. Oysa ben onunla prangalarımdan kurtulmuş gibi hissediyordum. Ayağıma yapışan, ilerlememi engelleyen eller vosvosuma dokunamıyordu. O geceden sonra babam garaja kapattı. Etrafta bana, abime ait şeyler görmek hoşuna gitmiyordu.
Beni de garaja kapatabilseydi bir saniye düşünmez, yapardı.

Tuna varlığını hissettirmek istermiş gibi göğsüme sokulduğunda devam ettim.

'Babam hurdacıya vermiştir bile. Belki yenisini alırım. İstanbul'da kullanmak için. Başka... Okulu dondurmuştum ama bırakmaya karar verdim.'

Aslında böyle bir karar verdiğimin farkında bile değildim. Ankara'ya dönüp kaldığım yerden devam edemeyeceğimi biliyordum. Diş hekimi olmayı ailem mutlu olsun diye istemiştim, şu saatten sonra onları mutlu etmem imkansızdı. Ancak utanç kaynakları olabilirdim.
Zorlamak anlamsız geliyordu.

Kafasını kaldırıp yüzüme baktı.

'Neden bırakıyorsun okulu?'

Anlatsam da anlamazdı, dalga geçmeyi seçtim.

LETHEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin