66- ROL

308 30 77
                                    

Merhaba, bundan sonra finale kadar her cuma akşam birlikteyiz. Sizleri çok seviyor ve öpüyorum, keyifli okumalar (Bu arada son on bölümü aranızdan birilerine ithaf etmek istiyorum, bizi kalbinizde ağırladığınız için minik bir teşekkür) 

Redd- Tutmuyor Frenler

Ben Tuna'ya dair çok şey görmüştüm. Özlemini, sinirini, hayal kırıklığına uğradığındaki bakışlarını, mutluluğunu ve mutsuzluğunu... Hepsini ayrı ayrı benimseyip sevmiştim. Bana bakan Tuna'ysa yabancıydı.

"Sana video bıraktım, onunla polise gidebilirdin."

Vosvos bozulmamıştı ama yolun ortasında duruyordu. Telaşla konuşmaya başladım.

"Asla böyle bir şey yapmam! Kaçmandan da korkmuyorum, kaçmak istiyorsan kaçabiliriz."

Saçmalıyordum ve bu Tuna'yı ikna etmeye yetmemişti. Başını yavaşça iki yana salladı.

"Bana inanmıyor musun?" soruyu sorarken cevaptan emindim. Elbette ki Tuna bana inanıyordu. Biz, ne yaşanırsa yaşansın, birbirimize inanmayı hiç bırakmamıştık.

"Beni yalanla dolanla kandırıp Ankara'ya getirttin." Bana inanıyordu, kafasında parçaları oturtmaya çalışıyordu. Sadece. "Yeniden tanışalım, yaşayamadıklarımızı yaşayalım... Neden geldik buraya Nil? Söylesene gerçek sebebini."

Boğazıma atılan düğümü kim çözecekti?

"Söyleyemezsin..."

Bir taşla iki kuş vurduğumu söyleyemezdim.

"Söylerim, seninle tanışmak istedim. Normal şartlarda tanışırsak nasıl olur diye konuşmuştuk ya bir kere, hatırlıyor musun? Eğreti bakışlarla birbirimizi süzer geçerdik demiştim sana. Öyle olmazdı, öyle olmayacağını kendime kanıtlamak istedim. Sana göstermek... İkimizin arasında kimsenin engel olamayacağı o çekim var. Evet, kötü zamanda rastladık birbirimize ama bu daha zordu."

Arabalar korna çalarak yanımızdan ilerliyordu.

"Her şey yolundayken seni tabii ki severdim. Sen de beni severdin. Bu zaten olağan olanı... Asıl mucize, bizim bu karmaşanın içinde birbirimizi bulabilmemiz ve sevmemiz değil mi? Sana yalan söylemedim. River'da yeniden başlamak istedim sadece... Eski, kötü anılar gitsin istedim. River artık kurumuş kan değil, sen kokuyorsun. Seninle hiç derdimiz yokmuş gibi sevişmek istedim. Tüm bunları yaşarken durup, bir de Çağatay'ın ailesiyle görüşeceğim diyemezdim sana. Gizlemek zorunda kaldım."

Şakaklarındaki damar ve sıktığı elleri kendini dizginlemeye çalıştığının göstergesiydi. Eline uzandığımda bağırdı.

"Zorunda kaldım diye bir şey yok!"

Zorunluluklar vardı, kimse bunu inkar edemezdi.

"Var! Bal gibi biliyorsun var olduğunu. Benim hoşuma mı gitti senden bunu gizlemek? Ayrıca sandığın gibi seni oyalamaya çalışmıyorum. Nasıl bunu düşünebilirsin?"

Ona kızmam sağlıklı değildi ama onun da bana bu muameleyi yapmasını hoş göremezdim. Sırf suçu ortaya çıksın diye Çağatay'ın ailesiyle görüştüğümü sanıyordu. Bu mümkün müydü?

"Ben düşünmedim sen düşündürttün. Ne diye gittin o kadının yanına? Madem sandığım gibi değil neden benden gizledin? Gidip başsağlığı dileyeceğim deseydin ben kendi ellerimle götürmez miydim seni?"

Bu niye aklıma gelmemişti sahiden?

"Götürürdün, giderken de milyon parçaya bölünürdün. Annesini görmek seni mahvederdi. Tuna ben seni kaybetmeyeceğim, tamam mı? Bunu kafana yerleştir. Ben, seni, hiçbir şekilde, kaybetmeyeceğim. Ve sen de paşa paşa hoş göreceksin beni. Engel olmayacaksın, küsmeyeceksin, kızmayacaksın sadece sevmeye devam edeceksin. Ben daha fazla bedel ödemek istemiyorum."

LETHEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin