Merhabaa, teknolojik sebeplerden dolayı biraz gecikti. Muhtemelen pazar günü 59. bölüm gelir. Alıntı için görsel bulur bulmaz paylaşacağım, elinizde fazladan görsel varsa talibim, keyifli okumalar.
Bağzıları - Olur Öyle Şeyler
"Açıklayabilirim." Boğazımı temizledim. "Ama önce Yiğit'e açıklama yapmam lazım. Ailevi bir durum."
Ellerini iki yana açıp kenara çekildi. Hayal kırıklığı gözlerinden okunuyordu fakat yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Derin bir nefes alarak Yiğit'in yanına gittim.
"Yiğit oturalım mı biraz?"
Kaşından sızan kanı elinin tersiyle sildi. Tuna'da hasar tespitini yapamamıştım henüz. Çaktırmadan baktığımda göz altının kıpkırmızı olduğunu gördüm. Moraracaktı muhtemelen.
"O kadın da oturacak mı bizimle?"
Yardım dileyen bakışlarımı doğrudan Tuna'ya çevirdim. Ondan ne istediğimi bilmiyordum ama bir şekilde bana yardım edeceğinden emindim. Kafasını geriye attı. Yapacağı şeyden nefret edecekti. Teyzenin yanına gidip onu kafeden çıkardığında rahatladım.
"O herif annemi nereye götürüyor?"
Pes Yiğit! Neyse Nil, hem suçlu hem güçlü olamazsın şu an... Suçlusun suçlu kal.
"Yakınlarda olurlar. Ben özür dilerim..."
Yiğit araya girdiğinde cümlemi tamamlayamadım.
"Dileyemezsin, böyle bir saçmalık yaptıktan sonra özür dileyemezsin. Balıkları denize bırakmakla aynı şey değil bu. Ben yıllardır o kadından kurtulmaya çalışıyorum, şimdi hayatımla ilgili her şeyi öğrendi."
Mantıklı mı konuşmalıydım yoksa duymayı istediği şeyleri mi söylemeliydim? Aklım Tuna'nın gözünün altındaki kırmızılıkta kalmıştı. Şu an Yiğit'le konuşmak istemiyordum. Elime bir buz alıp Tuna'nın gözüne koymalıydım. Gerçi bana izin vereceği şüpheliydi.
"Haklısın, ben sadece yardım isteyen bir anneye karşı kayıtsız kalamadım. Hayatınla ilgili de hiçbir şey anlatmadım. Seni en son düğününde uzaktan görmüş. Boşandığını bile bilmiyor."
Madem annenden bu kadar çekiniyorsun neden eşini tatile Datça'ya gönderdin diye sormadım. Hadi eşini gönderdin bana niye ısrar ettin diye de sorabilirdim. Haklı çıkabileceğim bir kavgaydı bu. Haklı çıkacak kadar vakit ayırmak istemiyordum sadece.
"Bilmiyor çünkü bilmeyi hak etmiyor. Sen onun ne haltlar yediğini bilmiyorsun. O ailemizi mahvetti."
Aşka saygı kalmamıştı.
"Aslında birazını biliyorum. Anlattığı kadarını."
Sinirden pancara dönmüştü. Alnındaki damarı ovalarken sessiz kaldı.
"Utanmadan anlattı yani nasıl bir o-"
Kelimenin devamına izin vermedim.
"Yiğit o senin annen! Kadının halini görmedin mi? Yapayalnız, seni merak ediyor. Sen de onu merak ediyorsun belli ki o yüzden beni oraya gönderdin. Orayı sevip sevmediğimi sordun."
Yakalanmıştı ve bu onu sinirlendirmek yerine sakinleştirdi. Kabahatini bilip susacak tiplerdendi Yiğit.
"Bazen merak ediyorum, hayatımda gerçek bir anne olsaydı... Hani anneliği hak eden biri nasıl olurdu? Deniz babaannesini sever miydi diye merak ediyorum. Sen sever miydin? Bazen Nil..." yutkundu. "Bazen sadece annem uzaktaymış gibi yapmak istiyorum, kendimi kandırmak. Sense canlı kanlı gerçeği getirip önüme koyuyorsun. O kadını görünce benim aklıma ne gelir düşündün mü hiç?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LETHE
Teen Fiction"Tam bu sırada bir uçak tepemden uçtu. Gidişini izlediğim ilk uçaktı. Arabadan inip kapıya yaslandım. Yol kenarında öylece durmuş, nereye gittiğini bilmediğim uçakların geçişini izliyordum. Saat yedi oldu. Bir uçak daha gitti. Hemen peşinden bir tan...