Bölüm Şarkısı, Son Dört- Bu Hikaye Bitti
Sahi nereye olduğunu bilmeden saatlerce yürüten o derdi kime nasıl anlatacaksın...
"Hayırlı olsun huysuz şirin, güzel mekanmış." Yutkunup Savaş'a döndüm. Mahcubiyet hızla yayılan bir virüs gibi damarlarımda geziniyordu. "Bizim her ay rakı balık gecesi yaptığımız yer hemen karşısıydı değil mi?" Başımı sağa yatırıp gözlerimle durmasını istedim. "Arkadaşının galiba... Okuldan arkadaşın neydi adı? Bu kadar yalan söylemiş olamazsın herhalde... Olabilir misin?"
Gizlenmek adına söylediğim yalanları bir bir yüzüme vuruyordu.
"Seni yine buralara getirmiş. Beni ayakta uyutuyor iki yıldır. Birkaç gün annemin yanına gidiyorum, bu hafta sonu evden çıkmayacağım... Boynuz kulağı geçiyormuş harbiden. Ben de söylemeyeceğim lan size bir bok, zaten sonra elimden alıyorsunuz."
Boynuz bendim fakat kulağın kim olduğu tartışmaya açıktı. Arda'ya dönüp derin bir nefes aldım. Suçlayıcı bakışlarının altında minicik umut ışığı görseydim her şey daha kolay olurdu. Üstelik kızgınlığı bugüne değil çok daha öncesine dayanıyordu.
"Kızgınsınız görüyorum ama bir dinleseniz... En azından sen dinlesen Savaş, anlarsın biliyorum."
Sonlara doğru düşen ses tonum, bilmediğimi ama umduğumu gösteriyordu.
"Tuna Bey bu bardaklar makinede yıkana yıkana kireç beyazına dönmüş."
Elinde tuttuğu beş bardakla bahçeye çıkan Soner'i gördüğümde gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Onun burada ne iş vardı?
"Ay bulmuşsunuz. Kız neredeydin ya sen, hepimizi döktün buraya!"Ben dökmüştüm yani...
"Senin ne işin var bur-"
"Aman neredeysen neredeydin, dana kadar kız kaybolacak hali yok ya... Beş santim çaplı adada seni aradık, utan diye söylüyorum, hiç güvenmiyoruz valla sana. Tuna Bey bardakların hali çok fena. Bunların içine su koyup ayran diye satarsınız millete. Bugün yarın ana habere düşer burası benden demesi..."
Herkes ben balığa çıktım diye mi gelmişti yani? Şaşkınlığı üzerimden atamadan Soner elinde tuttuğu bardakları gözüme sokmaya başladı. Parmaklarının ucuyla tuttuğu cam bardaklara daha dikkatle baktım. Hepsi temizdi, kireç beyazıyla da uzaktan yakından alakaları yoktu. Kafenin kapısı sinirle açıldığında gözlerimi bardaklardan çekip çıkana baktım.
Efe kıpkırmızı yüzüyle Soner'in hemen yanında durmuştu."Nil Hanım, bu adam iki saattir tüm tabak çanağımızı elledi. Denetim yapıyormuş, sınıfta kalmışız, kafemizi mühürleyecekmiş..."
Dudaklarımın arasından istemsizce, yok artık, döküldü. "Kim bu?"Herkes bana bakarken cevap vermek çok zordu.
"Barmen, Journey'den..."
Soner bağır çağır araya girdi.
"Yazıklar olsun sana! O bar ayaktaysa benim..."
Duraksayıp etrafına baktı.
"Ve Savaş, Arda, Tuna Beyin sayesinde ayakta. Barmenmiş!"Efe'nin yüzündeki hangi günahımın bedeli ifadesinin benim yüzümde de olduğuna emindim. Soner'i intikam için getirdikleri ortadaydı. Parmak uçlarımla alnımı ovalayıp baş ağrımı hafifletmeyi denedim. O barı üç yıldır ayakta tutan bendim gel gör ki haksızlık konusunda kimse Soner'in eline su dökemezdi. Nefesimi sesli vererek, en köşede olayla alakasız duran, her şeyin sebebi olan adama baktım.
"Nesin o zaman Soner? Barmen demeyeyim de ne diyeyim sana?" yorgunlukla karışık kırgınlık bedenimi ele geçirirken içimden, kırılacak kimsem olmadığını tekrarladım defalarca. Şu an burada bulunan kimseye kırılamazdım. Sevildiğim yerlerde kırılmalara alışkındım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LETHE
Teen Fiction"Tam bu sırada bir uçak tepemden uçtu. Gidişini izlediğim ilk uçaktı. Arabadan inip kapıya yaslandım. Yol kenarında öylece durmuş, nereye gittiğini bilmediğim uçakların geçişini izliyordum. Saat yedi oldu. Bir uçak daha gitti. Hemen peşinden bir tan...