Bölüm şarkısı, Nova Amor/ Lucky For You
"Artık dönmek zorundayız."
Otoriter sesi itiraz kabul etmediğini gösterse de direnmeyi seçtim.
"Dönemeyiz, ben buraya çok alıştım biraz daha, lütfen."
Üç gün öncesinde aramızda geçen konuşma tekrarlanıyordu. O zaman Tuna'yı ikna edebilmiştim. Şimdiyse şansım olmadığını, işleri telefonla yürütmekte zorlanmasından anlıyordum. Yine de söz konusu Tuna'ysa ihtimallere inanmak gerekirdi.
"Bu gidişle dönecek bir işimiz, evimiz olmayacak zaten. Savaş ya Savaş, adam Journey'nin kapısından geçmiyordu. Sen istedin diye orayla ilgileniyor. Ne yapacağız senin bu ikna kabiliyetini?"
"Nasıl yani? İkna oldun mu? Kalıyor muyuz?"
Tepeden gevşekçe topuz yaptığım saçlarım, hızlı hareket ettiğimden, omuzlarıma döküldü. İkimizin de saçları olması gerekenden çok daha uzundu. Benimkilere dokunmayı hiç istemesem de Tuna'nın saçlarına çekidüzen vermem şart olmuştu.
"İkna olmadım, on dakikaya kaptan geliyor ve dönüyoruz."
Üzerimdeki salaş kazağı çekiştirdim. Burada bu kadar kalmayı planlamadığımız için Tuna'nın teknedeki dolabında ne bulduysam üzerime geçiriyordum. Teknede gardırobu varken abime aldığım kazağı sahiplenmesine bozulsam da üç gündür onun kıyafetlerini giyerek intikamımı almıştım.
Sen bu intikam olayını yanlış mı anladın bana mı öyle geliyor Nil.
"On dakika mı? Bari akşam dönseydik. Barın yok mu senin ne işin olabilir ki sabahın köründe..."
Ha gayret, ayağımı yere vura vura ağlamam kaldı, onu da yaparsam Tuna beni Aya Yorgi kilisesine bırakıp kaçacak.
"Nil sence, bir bar sahibi sadece geceleri gidip içkisini içip eve mi dönüyor? Kafanda böyle bir iş tanımı mı var, onu öğrenmek için soruyorum."
Kafamdaki iş tanımı çok farklıydı. Mesela tüm gün bar tezgahının arkasında oturup iki kokteyl yaparak maaş almak gibi...
Tuna bana kıyasla yeterince çalışıyordu.
"İyi tamam dönelim. Bu kadar meraklıysan..."
Tekne hareketlendiğinde Ares koşa koşa bacaklarıma sarıldı. Dört gündür denizin üstünde olmamıza rağmen alışamamıştı. Onun rahatı için dönmeyi isteyebilirdim.
"Sen direkt Journey'e geçeceksin anladığım kadarıyla ben de eve gider uyurum biraz."
Yeterince uyumamışçasına.
"Sen bilirsin, başını belaya sokma yeter."
Gözlerimi devirip önümdeki meyve tabağına gömüldüm. Denizin üzerinde olmaya alışmıştım. Tuna'nın sürekli çevremde olmasına... Unutamayacağım güzellikte üç günün ardından eve dönmek keyfimi kaçırıyordu.
Ankara, benim için tutsaklıktı. İstanbul, çaresizlikti. Bu tekne ise Tuna'yla bana ait olan, kimsenin kirletemeyeceği temiz bir başlangıç vermişti.
Daha şimdiden zihnime dolan soruları sıralamaya başlamıştım. Elimde değildi, birinin abimi bana getirmesi gerekiyordu ve benim kimseden beklentim kalmamıştı. Herkesten aldığım cümleleri tartıp yol haritamı çıkarmayı denedim. River'ın ortağını söylemiyorlardı. O gece oraya girebilmemizin tek sebebi aldatılmamdı.
Bunların hiçbiri ileri götürmüyor hatta ve hatta kafamı suya gömüp ilerisini görmemi engelliyordu. Telefonuma gelen ve esrarengiz şekilde kaybolan mesaj geldi aklıma. Kimin gönderdiğini Arda bulamamıştı umutla Tuna'ya baktım. Yardım eder miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LETHE
Teen Fiction"Tam bu sırada bir uçak tepemden uçtu. Gidişini izlediğim ilk uçaktı. Arabadan inip kapıya yaslandım. Yol kenarında öylece durmuş, nereye gittiğini bilmediğim uçakların geçişini izliyordum. Saat yedi oldu. Bir uçak daha gitti. Hemen peşinden bir tan...