56- CEVAP

322 32 70
                                    

Emir Can İğrek- Aç Bağrını

Hande Mehan, Cem Adrian - Öyle Yalnız

Gözlerimi birkaç kere kırpıştırdım. Bu bir anca önce bitmesi gereken rüyaya gösterdiğim, pasif agresif tutumdu.

"Evlenelim, diğer evli çiftler gibi olmayalım." Kocaman açtığım gözlerle ona bakıyordum. İkimizden birinin içkisine uyuşturucu katmışlardı kesinlikle. "Olamayız zaten, ayrı da olamayız." Aniden elimi tuttuğunda deri eldivenin sert yüzeyi canımı yaktı. "Ama birbirimize ait olduğumuzu biliriz. Başka seçeneğimiz olmadığını. Ne olursa olsun birlikte olmamız gerektiğini."

Elimi telaşla ellerinin arasından çektim.

"Sen kafayı yemişsin!" Sesimi kontrol etmekte zorlanıyordum. "Ben de kafayı yedim ama senin kadar değil. Sen Bakırköy'den yer ayırt... Hatta Erenköy'den de ayırt ben de oraya gideyim."

Bezmiş bir ifadeyle yüzüme bakarken dehşete düşmüştüm. Saçmaladığı yetmiyormuş gibi benim saçmaladığımı düşündüğünü apaçık belli ediyordu.

"Başkasıyla mı evleneceksin?" diye sordu sakince.

Önümde duran yastığa tırnaklarımı geçirdim.

"Evet! Hayır... Bilmiyorum."

Yastığı aramızdan çekip gözlerimizi buluşturdu.

"Ben biliyorum." Dedi aynı tonda.

Ela göz bebekleri gittikçe büyüyordu. Dayanamayarak gözlerimi kaçırdım.

"Sen saplantılısın, biliyorsun değil mi?"

Bilmiyordu sanırım ama bu gece öğrenecekti.

"Hayır ben sadece senden başkasına aşık olmayacağımı, senin de başkasıyla yapamayacağını biliyorum. Bak saçma geliyor ama..."

Kendimi tutamayarak araya girdim.

"Heh bak, saplantılı aşık savunması. Ya benimsin ya kara toprağın da de tam olsun."

Telaşla konuştu.

"Tövbe de!"

Benimsin kısmı için tövbe diyebilirdim pekala...

"Sana diyecek hiçbir şey bulamıyorum. Geldiğin yere dön, bir daha da karşıma çıkma Tuna. Bu bir rica değil."

Sarhoş halimle bile katlanamıyordum bu saçmalığa. Yataktan kalkıp elbisemi düzelttim.

"Dönemem, çocuk oyuncağı değil bu. Burada kalmak benim için ne kadar zor, farkında mısın? Yoksa sadece kendini düşündüğünden göremiyor musun?"

Siteminden etkilenmemi bekliyordu gördüğüm kadarıyla. Tabii Tuna için kalmak hep zor olmuştu. Bunu görmeme gerek yoktu ki... Herkesçe bilinen bir gerçekti bu. İşin ilginç kısmı benim artık bu gerçekle kavgamın kalmamış olmasıydı. Onsuz yaşamaya alışmıştım. Hayatımdaki, neredeyse her şey, ona kanalizeyken dahi onsuzluk kolaydı. Korkmuyordum bir kere, gurursuz hissetmiyordum, sorgulamıyordum her şeyi...

"Zorsa kalma Tuna! Bak ne kadar basite indirgendi."

Onu kaybetmekten korkmadığımı bu cümleye koyduğum noktanın ardından fark ettim. Kaybedeceğimiz şeyin, hiç olmazsa yerini bilmemiz gerekirdi. Ben onun yerini bilmeden yıllarca yaşamıştım. Benim Tuna'yı kaybetme ihtimalim yoktu. Ben Tuna'yı kaybedeli çok uzun zaman olmuştu.

"Bu barı almak için ne kadar büyük bir riske girdim ben, haberin var mı?"

İkimizin de yeni yeni ayırdına vardığı şeyse Tuna'nın beni kaybettiğiydi. Gittiği gün değil, döndüğü gün değil, iki zamanın arasında bir yerde kaybetmişti beni. Bu evlilik saçmalığı ondandı.

LETHEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin