13.Bölüm

166 10 0
                                    

Çiftliğe varıp Zeytin'i ahıra bıraktığımda rahatladığımı hissettim. Bora'ya ihanet etmediğim için mutluydum, her ne kadar birini bulmamı istesede bu kadar çabuk istiyeceğini hiç sanmıyordum.Ahırdan çıkarken Okan da Kiremit'i getiriyordu, bir şey demeden ya da bakmadan yürümeye devam ettim. Eve yaklaşırken biri beni kolumdan tutup kendine çevirdi, Okan...

"Özür dilerim."dedi "Esin seni kaybetmek istemiyorum. "

"Ben de..." dedim sesim çok cılız çıkmıştı "Ama Bora'ya bunu yapamam anla beni."

"Peki." diye iç çekti "Sanırım onun karşısında hiç şansım olmayacak, şanslı adammış."Alnımı öpüp ekledi "Kendine dikkat et."

"Sen de..."

Okan arabasına binip giderken kalbimin sızladığını hissettim, arkadaşlığını, yardımlarını, anlayışlı oluşunu şimdiden özlemiştim.

Eve girip salona geçtim, annem daha gelmemişti ve yalnızlığı fırsat bilip CD çalara CD yerleştirdim.Normalde dinlediğim tarzın dışına çıkıp klasik müzik dinledim. Fena değildi, bende jazz ın yarattığı etkiyi yapmasa da dinlenirdi.Sallanan koltuğa oturup gözlerimi kapattım bugünün yaşadıklarımdan sonra belki iyi gelirdi müzik. Yaklaşık bir saat boyunca müzik dinledim ve kendimi daha iyi hissediyordum. Annem eve geldiğinde toparlamıştım kendimi

"Nasılsın tatlım." dedi annem yanağımı öpüp

"İyiyim, sen?"

"Ben de iyiyim.Çok iyi vakit geçirdim.Yolda Nil'le karşılaştım, taziyeye gelmek istiyormuş ben de yarın gelebileceğini söyledim."

Annemi başımla onayladım. Yarın kimseyi çekebileceğimi sanmasam da el mahkum katlanacaktım.

Ertesi gün hava daha yeni aydınlanırken kalktım, kuşlar ötüşüyordu ve hava ayazdı. Sabahlığıma daha sıkı sarınıp pencereyi açtım.Elbette daha çok üşümüştüm ama sağuk havayı içime çekmek canlanmamı sağlamıştı. Kendime gelince pencereyi kapatıp yüzümü yıkadım. Uyumak istemiyordum ve kahveye ihtiyacım vardı. Mutfağa gidip ketılı çalıştırdım, her ne kadar gold kahve sevsem de şimdi klasik içmek daha iyi gelecekti. Dolaptan kahveyi alıp kupaya koydum. Kahvemi içmek için salonda kitaplığın yanında duran yumuşak koltuğa geçtim.Kitaplıktaki bir kitap dikkatimi çekti, cildi o kadar eski olmasaydı dikkatimi çekmezdi. Yerimden kalkıp kitabı aldım "Jane Eyre"... Yüzümde hafif bir tebessüm oluştu bu "Monte Kristo Kontu"nda sonra en sevdiğim roman... Kitabı ilk okuduğumda Jane'in de Edward'ın da güzel-yakışıklı olmaması dikkatimi çekmiş ve romana daha çok bağalanmama neden olmuştu.Kahverengi yıpranmış kapağa bir müddet baktıktan sonra kapağı açtım. Roman İngilizce baskıydı bu daha da gülümsememe neden oldu ve yumuşak koltuğa tekrar oturup romanı okumaya başladım..Kitaba o kadar dalmıştım ki kahvaltının hazırlandığını ya da annemin kalktığını fark etmemiştim

"Esin?"

Annem seslenmeseydi başımı kitaptan kaldıracağım yoktu.

"Kızım sen ne kadardır buradasın?"

"Bilmem... Romana dalmışım."

Annem iç çekip kitabı elimden aldıaldı

"Kahvaltı çoktan hazır, haydi canım. "

Elinden şekeri alınmış küçük çocuk gibi surat asıp yerimden kalktım. Aç değildim ve zorla,getirildiğim kahvaltı sofrasında yiyeceklertle bakışmak dışında bir şey yapmadım

"Esin!"dedi annerm kaşlarını çatıp "Yiyecekler seyredilmek için değil yenilmek için varlar. Şu tabağını bitir."

"Aç değilim. "

Buz  ve AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin