2.Bölüm

493 27 1
                                    

Evime girer girmez hemen üstümü değiştirip kendimi yatağa attım.

Ertesi sabah prova vs. olmadığı için geç kalktım. Banyoda yüzümü yıkarken kek yapmam gerektiğini hatırladım. Banyodan çıkıp üstümü giyindikten sonra kahvaltımı yaptım ve kek yapacak malzemeleri almak için markete gittim. Hamur işi çok yapmadığım için un vs. bulunmuyor evde

Markette alış-veriş yaparken Bora'yla karşılaştım.

"Yeni taşınınca bir sürü eksik oluyor değil mi?" dedim

"Sorma... Bu işleri de hiç sevmem ama yapacak bir şey yok." Alış-veriş sepetine baktıktan sonra

"Sanırım daha keki yapmamışsın. "dedi.

"Doğru tahmin."

"O zaman keki bende yaparsın, kek kabım var."

"Hemen yan ev zaten seni rahatsız etmeğim." Biraz düşününce fırınımın çalışmadığını hatırladım "Ya da geleyim." dedim "Fırınım bozuktu şimdi hatırladım."

"Tamam ama önce biraz sebze almam lazım senin başka alacağın şey yoksa ardından gideriz."

"Olur."

Bora'nın evi oldukça ferahtı. Evlerimiz yan yana olmasına rağmen mutfak ve salon daha genişti.

"Zamanında burayı alsaymışım keşke." dedim "Benim evim bu kadar ferah değil."

"Şansına küs."dedi Bora göz kırpıp "Ben sana kek kalıbını vereyim."

"Başka bir kap da lazım." diye ekledim.

Ben hamuru hazırlarken Bora da aldıklarını yerleştirdi ardından beni izlemeye başladı. Neden sonra

"Yardım ister misin?" dedi

Bora kayısıları doğrarken bir yandan sohbet etmeye başladık. Bora bir süre İngiltere'de yaşamış, Türkiye'ye dönmeden birkaç ay önce de orada aşçılık kursuna gitmiş.

"Yani kek yapmayı biliyorsun." dedim

"Elbette, çok daha karmaşık yemekleri yapabiliyorum"

Hamuru karıştırmayı bıraktım. Yapmacık bir sinirle

"E o zaman ne diye bana kek yaptırıyorsun?" dedim Bora'ya dönüp

Bora'da kayısıları kesmeyi bırakıp bana döndü. Bir birimize o kadar yakındık ki... Nefesini yüzümde hissediyordum. İkimiz de birbirimizin gözünün içine baktığımızdan bir müddet öylece kaldık.Neden sonra Bora yüzümü okşadı

"Belki de yanımda olmanı istiyorumdur." diye mırıldanıp dudağıma öpücük kondurdu. Ancak ikinci kes beni öpecekken anın büyüsünden çıkıp Bora'yı durdurabildim

"Bu doğru değil." dedim "Birbirimizi doğru dürüst tanımıyoruz bile."

Bu lafımla birlikte Bora'nın gözlerindeki ışık söndü. Hayal kırıklığına uğramıştı ama benim de yapacak bir şeyim yoktu.

"Üzgünüm." diye fısıldadım "Seni ümitlendirdiğimi düşünmemiştim."

Bora'nın evinden çıkıp kendi evime gittim. Kendime çok kızıyordum. Adam akıllı tanımadığım birine kendimi kaptırmak üzereydim. Neyse ki son anda kendimi toparlamıştım. Düşüncelerimi dağıtmak için bozulacak yiyecekleri buzdolabıma koyup dışarı çıktım. Ne kadar yürüdüğümü bilmiyorum ama üşümeye başlayınca eve dönmem gerektiğini fark edip geri döndüm.

Pijamalarımı giyip çay içine kadar üşümem sürdü. Çayım bittikten sonra yatağıma girip kitap okumaya başladım. Polisiye olmasına rağmen kurgusu iyi değildi dolayısıyla kitabı çok da keyifle okumuyordum ama düşüncelerimi dağıtamam gerekiyordu. Telefonumun çalmasıyla irkildim. Arayan Nil'di

"Alo?"

"Ne haber Esin nasılsın?"

"İdare eder, sen?"

"Ben iyiyim. Hayrola?"

"Telefonda anlatılacak bir konu değil. Pazartesi anlatırım ama söz."

"Aaa!" dedi Nil "Ne diye pazartesiyi bekleyeyim. Yarın sahildeki kaffede buluşalım anlat."

"Olur. Saat kaçta buluşuruz?"

"14 gibi uygun mu?"

"Olur tamam. Yarın görüşürüz."

"Görüşürüz iyi geceler. Of yani Esin yarına kadar çatlayacağım meraktan!"

"Biraz sabret canım." dedim hafifçe kıkırdayıp "Sana da iyi geceler.

Telefonu kapattıktan kitabı kapatıp uyudum.

Ertesi gün kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktım. Ayaz olmasına rağmen çok güzel bir hava vardı, tam benlik bir hava... Hatta ayaz rüzgarsız ayaz havayı sevdiğim için annem "Bu kızın içine kurt girmiş." der. Küçükken bu lafa o kadar inanmıştım ki kurt adamlarla alakalı filmlerle tanıştıktan her dolunayda kurt adama(ya da kadına) dönüşeceğimi sanırdım.

Epeyi bir dolaştıktan sonra bir çay bahçesinde çay içip ısındıktan sonra Nil ile bulaşacağımız kaffeye gittim. Nil daha gelmemişti ben de bir masaya oturup Nil'i aradım

"Alo?"

"Alo Nil ben kaffeye geldim haberin olsun."

"Tamam canım ben de yaklaştım zaten geliyorum birazdan."

"Tamam canım görüşürüz."

Menüye göz atarken biri masaya oturdu. Ben Nil'diye başımı menüden kaldırdım ama karşımda duran kişi Nil değil Bora idi.

"Senin ne işin var burada?" dedim

"Nil yerine ben geldim."

"Ne! Bana tezgah kurdunuz demek. Nil ben sana gösteririm"

Tam yerimden kalkacakken Bora beni tekrar yerime oturttu

"Birbirimizi tanımıyoruz demiştin." dedi gözlerimin içine bakıp "İstediğini sor, ne öğrenmek istersin?"

Buz  ve AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin