4. BÖLÜM: Asya

62 6 4
                                    

Şu an karşımda oturan ve ilk defa gülümsemeyen Kutsi garip garip bana bakıyordu. Benim ise gözlerim kocaman açılmıştı ve onu süzüyordum.

Eğer fikrimi kabul ederse bu hem muhteşem hem de utanç verici olurdu. Az önce ne yaptığımı algılamaya başlarlen:

- Tabii numaradan, diye ekledim. Yoksa hayatta bu çocuk benimle çıkmazdı.

Ve böylece kendi moralimi bozmuş oldum. Kutsi bile benimle çıkmazken Siyah'ın benimle çıkma ihtimali çok uzak görünüyordu. Yani ben sıradan bir kızdım. Siyah'sa Siyah'tı işte. Nankör, bencil ve hokkabaz. Ve bir parça da aşık olduğum adamdı.

Gözlerim ağlamamak için savaş verirken Kutsi de ciddiyetini bozmamak için bayağı çaba sarfediyordu. Ben ağlıyordum yani ağlamaklıydım. Ve o gülüyor muydu yani?

- Bak ben kabul edecektim. üzülmene gerek yoktu, dedi. Bir dakika. Kutsi her şeyi başka bir tarafından anlamıştı.

- Ben ondan üzülmedim ki, dememe kalmadan Seda sözümü kesti:

- Kuzen numaradan dediğine bakma. Ona senden o kadar çok bahsettim ki sana aşık oldu.

Seda'ya dönüp ona vahşi bakışlar attıktan sonra Kutsi'ye hitaben konuştum:

- Sevdiğim çocuk uslanmaz yaramaz hilkat garibesi terbiye yoksunu şiddet meraklısı öküzün teki. Ve onu kıskandırıp kıskandıramayacağıma bir bakmak istiyorum. Yani...

Ben lafımı bitiremeden Kutsi atıldı:

- Yani benden yardım istiyorsun?

Ne kadar da zekiydi böyle (!) Onu tebrik etmeliydim. Sadece başımla onayladım. O da yüzünde sırıtması bir süre sessiz kaldı. Ama bu süre benim utancımın geçmesi için yeterli değildi anlaşılan.

- Pekala. Karşılığında bana " Seni sevmiyorum. Ben Siyah'ı seviyorum." Diyeceksin. Ve bunu ben istediğim zaman yapacaksın.

Bir dakika. O benim hoşlandığım kişinin Siyah olduğunu nereden biliyordu? Daha doğrusu burada neler dönüyordu?

- Hey sakin ol Yıldız. Onlara ben anlattım, diyen Seda'ya sessizce baktım. Bu bir şeyleri açıklıyordu. Ve şüpheci olmaktan bıkmıştım artık. Sessizce onayladim ve kendimi toparladığımda:

- Pekala bunu söylemek sorun değil, diyerek Kutsi'nin anlaşmasını onayladım. Tabii ki de Siyah'ın önünde olmadığı sürece, diye de ekledim içimdenKutsi bana gülümsedi. Ve ben de boş boş ona baktım. Sonra birden bire aklıma burada olma sebebim dank etti. Ve moralim daha da düştü. Kutsi ise gülen yüzümün aniden somurtmasına bir anlam verememiş olacak garip garip bana bakıyordu garibim. Siyah'ın kuzeni olacak o heriften nefret ediyordum. Siyah'a ise büyük bir öfke besliyordum içimde.

Tamam, en iyisi Seda'yı bu yakışıklılarla yanlız bırakmamaktı.

- Bugün burada kalabilir miyim, diye sordum Seda'ya yalvaran gözlerle. Siyah'ı evde benim yerime elinde kepçeyle dövecek bir Sare teyze vardı naılsa. Seda da beni kırmayıp anında kabul etmişti zaten.

- Yatıcam ben, deyip onları baş başa bıraktım. Seda'nın bana ayırdığı odanın kapısını arkamdan kapayarak kendimi dünyadan soyutladım. Seda'nın ailesi hep yurt dışındaydı. Evi boş ve müsaitti her daim. Ve bana açıktı.

Yatağa uzanıp gözlerimi kapattım. Mutlu musun, diye sordum kendime. Ve devam ettim sorularımı sormaya:

Pişman mısın?

Yalnız mısın?

Sorunların var mı?

Babanı affedebildin mi?

Peki, neden bir beyaz yıldız yerine siyahını tercih ettin?

Neden aşık oldun? Bir sebebi yok mu?

Hatıraların hep karamsar mı?

Siyah, neden böyle?

Neden Siyah aşık olduğun adam olmak zorunda?

Mozaşist( öyle mi yazılıyo??) misin?

Neden seni Talha ile yanlız bıraktı?

Ya da neden Aşk'a inandın?

Ve asıl darbeyi mırıldanıyorum beynimden kalbime:

Belki de yanıldın...

Ağırlaşan göz kapaklarımın yanında gözlerimde yaşlar var. Biliyorum. Aşağıda Seda bağırıyor. Karşı koyuyor. Onu götüremezsin diyor. Kimden bahsediyor? Bilmiyorum. Sanki Siyah'ın inatçı sesini duyuyorum. Onun kokusu burnumu dolduruyor. Bana yaramaz kız dediğini duyar gibiyim. Hayır, onu hissediyorum. Şimdi eminim. Kesinlikle uyuyorum...

...

Karanlık... Bir tane yaprak var önümde dalgalanan siyah gölün üzerinde. Siyahın içinde yeşil bir yaprak. Çıplak ayaklarımı bastığım zemin siyah. Göz alabildiğince siyah her yer. Ne oluyor, diye sormak istiyorum ama açılan ağzımdan hiçbir şey çıkmıyor. O sırada siyahların içerisinde bir yüz beliriyor. Siyah bu. Ama her zamanki halinin aksine alayla gülümsemiyor. Tam tersine ona yakıştırılamayacak kadar ciddi. Ağzımı açıp ne oluyor diyemiyorum ya ona yanıyorum o an. Siyah'a takside söylediklerimi aynen iletmek istiyorum. Olmuyor. Kelimeler yok.

- Kutsi'yi değil seni seviyorum Siyah, diyor kendi sesim. Ağzım hareket ediyor. Hayır, bunu ben söylemedim. Siyah kahkaha atmaya başlıyor.

- Ciddiden mi? Hahaha... Seni seveceğimi falan düşünmüyordun değil mi?

Benim gözlerim dolarken konuşamadım.

- Zavallı kız, diyen Siyah'a bakakaldım.

Zavallı kız.

Zavallı kız.

Zavallı kız.

...

Gözlerim ardına kadar açılırken uyandım. Bir an hareket edememin sebebini algılayamadığımdan korksam da Siyah'ın siyah gömleğinden belli olan kaslı kolunun belimi sarması gerekirken. Ağzımı ve burnumu kapayarak yanıma sarktığını anlamam çok da uzun sürmedi. Diğer eli ise kim bilir neredeydi?

Kabusun etkisi de kendisi kadar gerçekçiydi. Şimdi asır sorular şöyleydi:

- Neredeydim?

- Neden bu pozisyondaydık?

- Ve Allah aşkına Siyah neden benim yanımdaydı?

Kıpırdanarak kollarından kurtulmaya çalışmamla nefes alış verişimi olumsuz yönde etkileyen kol aşağı kayarak belimi ardı. Ve ben tepki veremeden beni göğsüne hapsetti. O uykusunda mırıldanırken ben şaşkındım.

Beni kollarına alırken başka bir kızın ismini mırıldanıyordu. Aslında kıta ismiydi ama onun gibi bir yobaz ancak kız ismi sayıklayabilirdi. Kendimi bir çırpıda kollarından kurtarıp odadaki kapıya yöneldim. Siyah'ın evinde olduğumuz belli olmuştu şimdi. Kapıyı arkamdan çarparken aklımda o ad vardı.

Asya...

SİYAH YILDIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin