9. Bölüm: Sen mozaşist ben şerefsiz...

56 4 4
                                    

Siyah acı içinde bir tebessüm bahşetti bana.
- Ya uyarılarıma aldırmadan yanımda kaldın. Kaldıkça zarar gördün. Sen mozaşist ben şerfsiz değilsem namerdim.
Beklemediğim bir tepkiydi bu Siyah'tan. Bu yüzdendi belki cevap verememem. Oysa hazır cevaplarımla övünürdüm ben. Anlaşılan paslanıyordum. Arabanın keskin frenle durması üzerine öne savruldum ve emniyet kemerine abandım. Sonunda Siyah'a ehliyeti verenlere söve söve attım kendimi arabadan.
Seda'nın sık sık kaçış yolum olarak kullandığım evi şu an korku filminden fırlamış gibi duruyordu. Ama Siyah bunu umursamadan apartmanın açık kapısından karanlığa daldı. Bende peşinden biraz mecburi.
Asla alışamadığım karanlık da yolumu bulamamam normaldi. Tam küçüklük korkularıma dönerken yakaladı Siyah'ın eli elimi. Sıkıca kavradı ve nefesi saçlarımın arasından kaybolurken mırıldandı:
- Emin misin? Bi delilik yapıp belki ölüme gitmeye, Oscar karşısında boşa çaba sarfetmeye, benim peşimden gelmeye, ihanetlere boyun eğmeye, saçmalıkları ile benim gibi bi öküzü affetmeye, harbi mozaşist olduğunu kanıtlamaya emin misin? Ya da boşver bunları sadece şuna cevap ver:
- Bana aşkına emin misin?
Kalbim yerinden çıkacak gibi atarken elini kavradım ve onu sürükledim:
- Bu zırvalıkları şu anda konuşmak gerektiğine emin misin asıl sen? Gidelim.
Siyah olduğu yerde durup beni sabitleyince şaşırdım.
- Ters yöne gidiyorsun şaşkın. Heyecanını bu kadar belli etme.
- Sende iddialarına kanıt bul da söyle, diye zıtlaştım onunla sonraysa sustuk. Tehlikeye gidiyorduk. Hadi ben manyak zır deli doğuştan, ya aslan gibi Siyah bunu neden yapıyordu? Ona bunu yaptıran aşk mıydı?
Ben sorularıma yanıt bulamadan Siyah beni bodrumun derinliklerine inen merdivene çekti. Tehlikeyi sezinlerken konuşmadık. Dikkatlice ilerledik el ele. Ve birden Siyah beni duvara yapıştırdı. Ben ne olduğunu anlayamadan dudaklarını dudaklarıma bedenini bedenime sabitledi. Sanki saklanma ihtiyacı hissetmiyormuşuz gibi. Ama demir merdivenlerden çıkan ayak sesleriyle ürken beni başımdan tutup kendine çeken Siyah cesaretinin yanına zekasını da koyarak bir plan yapmıştı.
- Tehlike yok. İki tane azgın geç sadece, diye bağırarak gerisin geri indi merdivenlerden gelen. Demir merdivenler her adımında zangır zangır titrerken ben Siyah'ın kontrolü altındaydım. Çok garip bir histi açıkçası.
Adamın gitmesinden bir süre sonra dudaklarını dudaklarımdan çekti Siyah. Bir süre nefes alış verişlerimiz eşliğinde öylece durduk ve ardından Siyah'ın kolumu tutup beni sürüklemesine izin verdim. Sonunda zemine ulaştığımızda korkulukları siper alarak eğildık. Bodrumun tavanından sarkan kırık avizenin loş ışığı altında kanepeye uzanmış iki izbandut vardı.
Siyah bana beklememi işaret edip ayağa kalktı. Sakin adımlarla evinde dolaşırcasına adamların arkasından dolaşarak bir yerlerde gözden kayboldu. Bense ne yapmam gerektiğine karar vermeye çalışıyordum. Yardıma ihtiyacı olsa beni de yanında götürürdü.
" Belki de seni korumak istiyordur." Diyen iç sesime tabii ne demezsin, demeyi farz bilsemde endişem geçmemişti. İki izbandut hala uyuyordu. Ta ki korkunç bir çığlık sessizliği bölüp parçalayana kadar.
Şimdi adamların ayağa dikilmesi an meselesiyken uyanmamaları için dua etmek yersiz mi olurdu?
Adamlar ayağa kalkıp dakkasında Siyah'ın gittiği tarafa koşarken ben de peşlerinden ilerledim.
Eğer. Eğer Siyah'a bir şey olduysa. Kendini affedebilecek misin? Belki de peşinden gitmeliydin.
Ama adamları takip ederken girdiğimiz odada garip bir durum vardı. Siyah korumalardan birini duvara dayamış boğazını kuvvetle sıkarken, nereden çıktığı belli olmayan Kutsi diğer bir korumayla uğraşıyordu.
Gözlerimle odada Asya olabilecek kızı aradım. Ve onu bu kargaşadan uzakta ifadesizce oturduğu şiltrenin üzerinde olayları izlerken buldum. Derin bir nefes aldım. Kızıl saçları darmadağın olmuş topuzuna rağmen parlıyordu. Bir kaç yara bere dışında pürüzsüzdü teni. Mavi gözleri ile tüm görüntü tamamlanıyordu.
O benden daha kat be kat daha iyi.
Düşüncelere zaman yoktu. Üçüncü bir koruma olduğunu biraz geç fark ettim. Ve o koruma elindeki bıçakla Siyah'a, arkası dönül ve tehlikeden habersiz başka bir korumayla boğuşan Siyah'a yaklaşıyordu. Tehlikeliydi. Tam o sırada ayaklarımın birkaç metre ilerisine düştü Kutsi' n rakibinin bıçağı. Düşünmedim.
Sadece uzandım ve bir tarafı keskin, parlak metali sapıdnan tutup kaldırdım yerden. Keskin yüzeyi yansıtıyordu korkak yüz hatlarımı. Başımı kaldırıp Asya'ya baktım. Tehlikenin farkındaydı ve sadece oturduği yerden izliyordu adamın Siyah'a ilerleyişini. Oysa bir seslense anlardı belki Siyah. Bunu ben yapamazdım. Sesimi kaybetmiştim çünkü.
Sonunda adamın aksine hızlı ama sessiz adımlarla geldim. Ve adamın bıçaği benim elimdeki bıçakla beraber havaya kalktı.
Gözlerimin önünden parlak bir metal geçiverdi. Bıçağın keskin tarafı kader yönünü belirlemişti.

SİYAH YILDIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin