16. Bölüm: - Çünkü ben Asya'nın...

56 5 2
                                    

     Neden Asya bu kadar masumdu ki? Ben ondan nefret etmeye çalışırken hem de. Aslında olayda iyi karakter mi kötü karakter mi olduğunu ben anlayamamıştım. Ama sağolsun Siyah benim yerime hükmünü vermişti:
- O olmasa ölebilirdin!
O olmasa ölebilirdim? Niye? O adam kimdi? Ve Asya ile ne alakası vardı ki Asya'nın sözünü dinledi. Onu da geçiyorum Asya neden Siyah'a yalan söyledi?
Olayları bir daha en baştan düşünüyorum. Okul çıkışı bir mektup geldi. Daha doğrusu başıma düştü. Mektup aynen şöyleydi:
Merhaba minik hanım. Ben Okay. Senin dostun sayılırım. Yalan yok Siyah'tan pek haz etmiyorum ama. Ve onun hakkında bilmen gerekenler var. Hemen şimdi spor salonuna gel.
Söz konusu Siyah olsa bile böyle bur aptallık yapmaya niyetim yoktu. Eve dönmek için yola çıktım. Ben otobüs beklerken önümde siyah bir araba durdu. Arabanın kapıları açıldığı anda koşmaya başladım. Hızla pazarın kurulduğu sokağa daldım. Bu şekilde beni arabayla takip edemeyeceklerdi. Bu sokağa başka giriş yoktu. Arkamdan gelen adamlar:
- Durun. Yıldız Hanım, diye bağırarak kibarlıklarından ödün vermiyorlardı. Ara sokaklardan birine saptım ve hatamı fark ettim. Tel bir örgü vardı. Dönmek için zamanım yoktu. Tırmandım. Tam karşı tarafa atlayacakken omzumda derin bir acı hissettim. Yine de kaçmaya ara vermedim ve omzumdaki acıyı takmadan yoluma devam ettim. O iriyarı adamların tırmanması zor olacaktı. Yani ben öyle umuyordum. Uzun bir süre koştum. Sonunda ağaçlık alanı olan bir parka girerek ağaçların arasında ilerledim. Aslınd aminik bir ormandı. Sonunda güvende hissedince oturdum ve elimi omzuma attım kanıyordu. Adamların şakası yoktu. Beni omzumdan vurmuşlardı. Telefonu çıkardım çantamdan. Ne olurdu sırt çantası kullansaydım bugün? En azından yaralanmazdım. Siyah'ı aradım. Ama sinyal yoktu. Issız bir yerde de değildim nasıl sinyal olmazdı? Siyah'ı arayabileceğim bir yere gitmeliydim. Ayağa kalktım ve yürümeye başladım. Sonunda ağaçlar seyrekleşti ve binalar göründü. Ben ağaçların arasından çıktığım anda önümde bana silah doğrultmuş olan bir kaç adam belirdi. Sanırım o ormanın öteki ucunda terk edilmiş bir depo olduğuna dair söylentiler duymuştum. Ve sanırım o depo onlarım evi. Harika. Kaçayım derken onlara kendim gittim. Yine de son bir denemeyle arkamı dönüp ormana koştum. Bu sefer de bacağımda hissettiğim acıyla sendeledim ve yere düştüm. Benden bu kadardı. O arada uykuya direnemedim ve gözlerimi kapattım.
Gözlerimi açtığımda kendimi bir sandalyede ellerim arkamda bağlı buldum. Bacağıma baktığımda bir sargı vardı. Bu ayakla burafan kaçamazdım. Ve onlar da bunu biliyorlardı. Buna rağmen sağlam ayak bileğime bir kelepçe takmayı ihmal etmemişlerdi. Kelepçenin ipi uzanıyor ve duvarın içinde kayboluyordu. Oda çok tozluydu. Pencere yoktu. Ve etrafı görmemi engellemese de karanlık sayılırdı. Kapı yoktu. Terk edilmiş bir yerdi galiba. İçeri bir adam girdi sonunda balıkçı yaka bir kazak giymişti. Sade kot bir pantolonu vardı. Sarışındı. Ama yüzünü göremiyordum.
Kahkahalarla gülmeye başladım. Kazağı pembeydi ve üstünde ayıcık vardı. Tutsak olsam da iki kurşunla yaralanmış olsam da bu garip kılıklı adama gülmemek elde değildi. Oysa buna alışkınmış gibi bir sandalyeyi sürükleyerek tam önüme koydu ve oturdu. Ayıyı görmemi engellemek için sandalyeyi ters koymuştu. Sonunda gözümde gülmekten dolayı oluşan yaşlar gidince yüzünü gördüm. Ama o konuşmama müsade etmedi:
- Bir iddiaya girdik. Senin uysal olacağını ve spor salonuna geleceğini söyledim, oysa senin kaçacağını söyledi. Kaybeden bu kazağı giyecekti. Ve ben kaybettim. Ve bu yüzden sana kızgınım.
Bense başımı sallayarak:
- Sen bana barda içki ikram eden adamın yanındaydın. Değil mi?
O ise sırıttı:
- Beni fark ettiğini bilmiyordum.
Ben de ona bakarak:
- Ben de bilmiyordum, dedim. Bu onu gülümsetti. Pekala tipi hiç de fena değildi. Pembe bulize rağmen gayet iyiydi. Ama beni kaçırma amacı neydi?
- Beni niye kaçırdın?
- Teknik olarak sen bana geldin. Ben sana değil. Siyah hakkında duyman gerekenler var diye düşünüyorum. Asya olayı hakkında ne biliyorsun? Mesela aslında Asya'nın çok zengin bir ailenin kızı olduğunu ve bakması gereken bir babaannesinin falan olmadığını biliyor musun? Asya'nın amacı Siyah'la evlenmek ve holdinge ortak olmaktı. Aslında amacına uygun ilerliyordu ta ki Siyah'ın babaannesi onun gerçekte kim olduğunu anlayıp onu işten atana kadar. Sonuç olarak artık babaanne de Asya'ya düşmandı. Ve işin iç yüzünü Kutsi de biliyordu. Ama zavallı Kutsi... Asya'ya aşıktı. Tek kelime edemiyordu. Ama ben susmadım. Ben Siyah'a gerçekleri anlatmakta kararlıydım. Ama Asya beni oyuma getirdi. Güya onu taciz etmiştim. Siyah da ona inandı. Kutsi bile inandı. Bende çekip gittim ama intikam yemini ettim. Neden diye sorsana?
Sona doğru öfkeyle artan sesini dinlerken heyecanlanmıştım.
- Beni çözersen de seni dinlerim, dedim ve o da beni çözdü. Bu ayakla kaçamazdım zaten ve kaçmaya da niyetim yoktu. Asya'dan nefret etmek için sebep arıyordum:
- Şimdi sorabilirim. Neden?
Gözleri karanlıkta korkutucuydu.
- Çünkü ben Asya'nın...

     Aslında pek okuyan yok hikayemi ama yine de bir kitap önermek istiyorum size. Arkadaşım stare197'nin kitabı romantik komedi türümde. Adı Kırmızı Kar. Beğenebileceğinizi düşünüyorum:)
-bitti

SİYAH YILDIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin