17. Bölüm: Şarkıyı sana ithaf ediyorum

31 5 0
                                    


Baya atarlı bir bölüm oldu:-) Bastır Yıldız☆

- Çünkü ben Asya'nın...
Birden durdu. Neden durduğunu anlamam uzun sürmedi. İçeri siyah kazaklı siyah saçlı bir adam ve onun ardından beş adam daha girdi. Bunlar beni kovalayan adamlardı. Siyahlı adama odaklanmış olan Okay gözlerini kıstı:
- Ben daha bitirmemiştim Serkan.
Serkan olduğunu anladığım adam siyah saçlı adam bana yaklaştı:
- Bu afacan adamlarımı çok yordu ve adamlarım ona dersini vermek için sabırsızlanıyorlar. Bu yüzden konuşmanın geri kalanını sonraya sakla.
Okay bu durumdan pek memnun gözükmüyordu ama hemen odadan çıktı. Asya'nın neyi olduğunu merak ediyordum. Ama soramazdım. Bu iri yarı altı adam hiç de insancıl bakmıyordu. Serkan bana doğru ilerledi ve beni sertçe yakamdan tutarak kaldırdı. Ve beni adamlarına doğru itti. Adamların ortasına düşmüştüm. Adamlar bana sırıtıyorlardı ve yerden dev gibi gözüküyorlardı.
- Eee Yıldız Hanım, Siyah'la takılmanın hele hele sevgili olmanın bir cezası var. Yanlış kişilere sataştın. Bir oyunun içindesin. Ve seni kimse kurtaramaz. Şimdi ceza zamanı.
Serkan odadan çıkarken adamlardan biri bacağını hızla karnıma uzattı. İki büklüm yere düştüm.
○○○
Bir ara uyandım. Her yanım ağrıyordu. Asya'nın sesini duyduğuma eminim ama maalesef konuşmanın tamamını dinleyecek kadar gözlerimi ve zihnimi açık tutamadım.
- Bu kadar yeter.
○○○
Ve sonra gözlerimi hastahanenin beyaz odasında açtım. Odada Sare teyze ve Siyah kavga ediyorlardı.
- Bana bak evlat bu kızın başına birşey gelmemeli. O emanet.
- Biliyorum Sarem ama bunu yapacak kadar ileri giden kim olabilir onu bilmiyorum.
O bilmiyordu ama ben biliyordum. Ama nedense konuşamıyordum. Pekala her yanım ağrıyordu. Özellikle de belim. Ah çok kötüydüm. Ayak sesleri duydum ve Siyah görüş alanıma girdi:
- İyi misin sen?
Ağzımı açtım. Ama konuşamadım. Ses çıkmadı. Siyah benim endişemi hissetmiş gibi elimi tuttu:
- Kendini yorma. Sana yemin ediyorum bunu yapanı bulduğumda öldüreceğim. Bunu sana nasıl yapabilirler?
Sağ kolum ve sol bacağımda bandaj vardı. Belimdeki nefesimi kesen ağrıya bakılırsa orada da bandaj vardı. Her tarafımın morardığını tahmin ediyordum. Yüzüme dokunmamışlardı. En azından ağrımıyordu. Ama şu bir gerçekti.
Hiç iyi gözükmüyordum.

Sonunda baştan sona tüm olayları gözden geçirdim. Şimdiyse bu olayın üstünden iki hafta geçmişti. Evdeydim ve belimdeki bandaj da sonunda çıkmıştı. Vücudumun her yeri morarmıştı. Ve hala konuşamıyordum. Doktor bunun şoktan olabileceğini söylemişti. Psikolojikyi yani. En ufak bir hareketten bile irkiyordum. Siyah, Sare teyze ve Seda hariç kimseyi yanımda istemiyordum. Ve onlar da bunu anlayışla karşılıyorlardı.
Akşam olmuştu ve Siyah odama girdi. Yanıma uzandı. Ve her gece yaptığı gibi saçlarımı okşayarak uyumamı beklemek yerine eliyle sıfır kollu atletimin açıkta bıraktığı morlukları okşadı. Ben nefesimi tutmuş beklerken elini belime kaydırdı. Atleti sıyırarak belimdeki kocaman morluğa baktı. Elini yavaşça dokundurduğunda acıyla inledim. Elini hemen çekti:
- Özür dilerim.
Atletimi aşağı çekip eliyle saçlarımı okşamaya başladı.
- Sana bunu yapanları bulduğumda öldüreceğim. Ama yine de ne diye kendi başına o eski bölgeye gidersin ki, sinirle hırladı.
- Asya olmasa ölebilirdin.
Ben olayı sana böyle anlatan kıza değil Okay'a inanmayı seçiyorum. Dövülmemden beri kabus görüp duruyorumdum. Bu yüzden Siyah'ın vicadanı sızladı. Yani tüm bunlardan dolayı kendisini suçluyor.
Konuşamamamdan dolayı başımı sertçe iki yana salladım. Yüzüme kızgın bir ifade verdim. Siyah'sa garip garip bana baktı:
- Yanlış bir şey mi söyledim. Ah sana kalem ve kağıt getireyim ne demek istediğini anlamıyorum, diyerek havadaki elimi indirdi. Tamam bu daha mantıklıydı. Sonunda kalem geldiğinde olanları yazmaya başladım. O ise yazdıklarımı okuyor ara ara da mırıldanıyordu. Şuna benzer mırıldanmalardı.
Okay mı?
Serkan ha?
Asya hakkınd anlattıkları yalan.
Ve son olarak Asya'nın bu kadar yeter dediğine emin misin? Ve şu benimle alakalı dediklerinde? Diye sordu.
Kalemi elime alıp net bir cevap yazdım: Evet.
Siyah derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı:
- Bak yanlış anlama ama biraz düşünmeliyim. Senin anlattıkların ve Asya'nın anlattıkları çok farklı.
Yanımdaki komedinde duran montun cebinden buruşmuş kağıdı çıkardım ve açtım. Bir kere daha bakmadan Siyah'a uzattım. Sonra da kalemi alarak yazdım: Bunu da hesaba kat. Ne de olsa ben güvenilmez bir yalancıyım. Kanıtsız bana inanamazsın.
Siyah biran dondu ama sonra elimdeki kalemi ve kağıdı çekti ve bana gözlerini kısarak baktı. Sinirlendiği belliydi:
- Sana tabii ki de güveniyorum ama psikolojik durumun iyi değil Yıldız. Konuşamıyorsun. Bu durumda kime inanmamı bekliyorsun?
Dayak yiyen bendim ama yalancı da bendim öyle mi? Kağıdı ve kalemi elinden geri aldı. Elim titriyordu ve gözlerim dolmuştu: Düşünmeye de kanıta da ihtiyacın yok. Sen körükörüne kararını vereli çok olmuş. Ama ben Okay gibi seni bu yanılgıdan kurtarmak için uğraşıp yıprandıktan sonra geri çekilmekle uğraşamam. Ne var biliyor musun? Vazgeçtim. Sen hala Asya'ya aşıksın. Ve ben senden vazgeçtim. Deneme süreni git Asya ile yap. Holdingi ona ver hatta hatta holdingin adını Asya diye değiştir. Umrumda değilsin. Senden de o şişkin egondan da vazgeçtim Siyah. Seni sevmekten vazgeçtim. Sorarlarsa inanmadım falan deme sakın ha belki ünün incinir. Benim için dayak yedi sonra da benden vazgeçti dersin. Beni o kadar az seviyormuş ki bir dayağa katlanamadı dersin. Neyse. Annemler yarın gelecekmiş bu arada. Yüzümü de bir daha gerekmedikçe görmezsin. Görüşmemek üzere aşırı ultra aptal kalp kıran öküzümsü oburuk şişko kel çirkin hayvan ayı!
Not: Yüzünü bile görmek istemiyorum yoluma çıkamsan iyi edersin (şarkıyı da sana ithaf ediyorum).
Elimle kapıyı gösterdim. Kağıdı katladım. Odanda oku yazıp ona verdim. Tedirgindi. Benim yazmamı bekelrken odada dört dönüyordu. Kağıdı aldı ve tek kelime etmeden gitti. Ben de gözyaşlarımla birlikte yatakta tek başıma kaldım.
Aptal kalp niye senin kadar aptal bir adamı seçtin ki?

SİYAH YILDIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin