7. Bölüm: Önden buyur bay ukala.

52 6 2
                                    

 Hastayım. Okula gitmedim. Ve bölüm yazayım dedim. Uzun zamandır bölüm gelmiyor ama zaman bulamıyorum. Ya da çok tembelim?

 Sadece vazgeçtim, dedim ya. Vazgeçmek de kolay değilmiş galiba. Siyah'ın yanından ayrıldığımdan beri gözüme uyku girmedi. Oturuyorum yatağımın üstünde ve bekliyorum. Onun Asya'yı bekleyişi gibi ben de onu bekliyorum. Gözyaşlarım tükeneni çok oldu. Yavaşça ayaklarımı yataktan sarkıtıp kalktım ayağa. Sarsak adımlarla çıktım odadan. Az önce kapısını sertçe çekip Siyah'ı arkamda bıraktığım kapının önünden ağır adımlarla geçtim. Daha iki adım atamamıştım ki Siyah'ın çığlığı yankılandı kulaklarımda. Yaralı bir hayvan gibi acıyla bağırıyordu.

Kapıyı çalmayı bile düşünmeden daldım içeri. Yatak darmadağındı. Çantam da dahil odadaki tüm eşyalar zemini kaplamıştı. Gardırop yan yatmıştı. Kırılmış bir telefonun parçaları sıçramıştı yatağa. Ve tüm bunların arasında alnındaki damarlar belirginleşmiş, acı içinde kasları gerilmiş Siyah duruyordu. Kendimi sakin olmaya ve bu durumu bir kalıba oturtmak yerine Siyah'la ilgilenmeye zorladım. Sonunda sakinleştiğimde beni duymaması ihtimaline karşı sesimi yükselterek sordum:

- Ne oldu Siyah?

Gözlerini bana dikti. Dipsiz siyah gözleri beni geçip saydamlaştırıyordu sanki. Bir cevap bekledim. Bir kelime. Ama hayır. Bşluktan başka hiçbir şey yoktu.

- Ne halt yediğini sanıyorsun Siyah, diye bağırdım bu sefer. Gözlerini gözlerime dikti bu sefer. Yaralı bir hayvanın acısını beklerken, buz gibi bir öfkeyle karşılaşmanın şokunu atlatana kadar bekledim. Ve bu sefer biraz daha yüksek perdeden bağırdım:

- Burada neler döndüğünü açıkla bana gerizekalı?

Gözleri irileşti ve birden gözlerinde beni tanıdığına ve sonuda kendine geldiğine dair bir ışık gördüm. Ellerini kaldırıp bana yaklaştı:

- Ben.

İyice dibime girdi ve hiç beklemediğim bir anda kollarını bana sardı. Gözyaşları boynumda iz bıraktı.

- Ne oldu, diye fısıldadım bu sefer. Cevap versin istedim. Oysa beni kendinsiyle beraber yatağa çekti. Yatağa devrildğimizde beni göğsüe yatırdı ve kollarını bedenime sardı. Gözyaşlarını silmek için elimi uzattım. O ise ağzını açtı. Tereddüt ettim. Susmasından korktum. Geri çektim elimi. Dokunmaya kıyamazdım ona.

- Arayan Kutsi'ydi. Asya'nın.

Sustu. Yerimden doğruldum. Kendimi yatağa doğru ittim.

- Söylesene Seda ile bir ilişkisi var mı şu Kutsi'nin.

Siyah yüzünü buruştururken beni yakaladı ve tekrar göğsüne hapsetti.

- Kapa çeneni ve dinle. Ben Asya ile babaannem sayesinde tanışmıştım. Ama babaannemden bizim aileye hiç hayır gelmemişti zaten. Asya, babaannem tarafından beni ailemden uzaklaştırmak için tutulmuş bir oyuncudan başka bir şey değildi. Ama düşünülenin aksine masumdu. Paraya ihtiyacı vardı ve ona gelen tek teklifi reddedemezdi. Zaten sonradan başka bir iş bulunca gitti. Ama o zamana kadar benimleyd. Ve değişti. Benim yüzümden değişti. Babaannemin baskıları ile değişti. O gitmeden Seda ile tanıştırdım Asya'yı. Ve Seda ile yakınlaştılar. Seda sayesinde Kutsi ile tanıştı. Mutfakta konuştuğun Kutsi ile.

Bunu sindirmem için bana zaman verdi.

- Nereden biliyorsun, diye mırıldandım başımı kaldırmadan.

- Neyi, diye sordu ama amacı zaman kazanmaktı bunu anlayabiliyordum.

- Telefondakinin Kutsi olduğunu, dedim yine de. Anlamamazlıktan gelmek en iyisiydi belki de.

- Ona seninle konuşmasını ve bana olanları anlatmasını ben söyledim, dedi sakince. Ama sesinde hafif bir uçluluk vardı sanki.

Sustum. Bunun ne anlama geldiğini düşündüm bir süre. Biliyordu. Ondan hoşlandığımı biliyordu. Kendimi göğsünden kurtarmaya çalıştım ama nafileydi. Beni sıkıca sarıp sarmaladı. İlginç olansa ağlamıyordum. Ağlayamıyordum daha doğrusu. Konuşamıyordum da. Ben sonunda pes edince konuşmaya devam etti:

- Kutsi olanları duyunca Asya'ya para yardımı yapp onu benden kaçırdı. Ama aynı zamanda beni de toparladı. Ve ben duygusal olarak hazır olunca anlattı herşeyi. Ben de bıraktım Asya'nın peşini. Ve sonra Seda birinin benden çok hoşlandığını söylediğinde nefret ettim bundan. İstemedim.

Seda beni satmıştı. Ben onu dost bellerken o herşeyi gidip Siyah'a anlatmıştı. İnanılmazdı. Güvendiğim tüm direkler yıkılmıştı.

- Birinin daha benden dolayı zarar görmesine dayanamazdım. Bu yüzden seni benden soğutmak istedim. İlk başta bu plan doğrultusunda devam ettim. Ama sonra...

Bu duraklama iyiye işaret değildi. Bunu Siyah'ın hızlanan kalp atışlarından anlayabiliyordum.

- Sonra kötü çocuk olma felsefem aklıma geldi ve seni kullanabileceğimi düşündüm. Bu çok saçma bir fikirdi ama sana iyi davranmaya devam edersem umutlanırdın.

Harika, bir de kullanılmıştım. Bir eşya gibi. Bir mal gibi. Yüzümde delilere özgü bir sırıtış belirdi. Siyah bunu göremediği için şanslıydı.

- Kutsi sadece bir oyuncuydu. Emin olmalıydım. Ve ne düşündüğünü öğrenmeliydim. Bu yüzden Kutsi'e ihtiyacım ardı. Seda artık bana yardım etmeyeceğini açıkça belirtmişti çünkü. Seni seviyordu ve benim seni üzeceğimi düşünüyordu.

Belki de Seda bana tam olarak ihanet etmiş sayılmazdı ama Kutsi'nin gözlerini oymak artık fazr olmuştu.

- Ve az önce Kutsi aradı. Asya'yı babaannem kaçırtmış ve nerede olduğunu kimse bilmiyor. Babaannem dışında.

Harikaydı işte. Babaannesi Siyah'ın minik yarini kaçırmıştı. Ne mutlu bir son!

- Neden bana bunları bana anlattın, diye sordum amacını anlamak için.

- Sen Asya'ya yardım edebilecek tek kişisin, diyerek beni şoka uğrattı. Bu sefer onun beklemediği bir anda sıyrıldım kollarından ve ayağa dikildim. O da benimle eş zamanlı ayağa kalktı ve tetikte beklemeye başladı.

- Sana yardım edeceğimi düşündüren nedir, diye sordum ilk önce.

Huzursuzca kıpırdandı:

- Ailenin senden sakladığı bir sırrı biliyorum. Veiyi niyetine inanıyorum.

- Onu seviyor musun, diye sordum tek düze bir sesle.

- Bu onu sevip sevmememle alakalı değil, derken kestim sözünü:

- Nasıl yardım edebilirim ki?

Garip bir rahatlama tepkisi gösterdi. Kendini yatağa attı. Bende ondan en uzak noktada duvara dayanarak oturdum.

- Babaannem seni seviyor. Çünkü baban babaannemi zor bir durumdan kurtarmış. Eğer sen rica edersen olabilir.

Şüpheyle kaşlarımı çattım.

- Babaanneni daha önce görmedim.

Kaşlarını çaatarak cevap verdi Siyah:

- O ise senin her adımını izliyor.

Yerimden doğruldum. Pencere günün ilk ışıkların içeri buyur etmişti bile.

- Ne yapıyorsak yapalım. Sonra mümkün olduğunca hayatınızı terk ederim, dedim.

Ayağa kalktı ve siyah gözlerini bana dikti. Ne hisettiğimi anlamak isteyerek baktı yüzüme ama ben çoktan buz maskesini kuşanmıştım. Bana doğru geldi ve omuzuma yumruğunu vurarak beni duvara savurdu.

- Doğru yolu buldun sonunda, diyerek sırıttı. Ve buzdan maskem yırtıldı.

Bu acıttı, dedim omzumu elimle yoklayarak. Gözlerini devirerek kapıyı açtı:

- Önden buyurun nazlı prenses.

Bana yaptıkları ihanetleri bir kenara itmeye çalışarak ona cevap verdim:

- Asıl siz önden buyurum bay ukala.


SİYAH YILDIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin