10. Bölüm: Senin yaptığın gider benim hoşuma gider, bebeğim.

52 6 5
                                    

Sonunda katil de oldum. Bıçak adamın etine gömülürken sıkıca kapattım gözlerimi. Ve hissettiğim mide bulantısı nedeniyle bıraktım bıçağın sapını. Sımsıkı kapalı gözlerimi açmaya korkarak bekledim ayakta. Korkak olduğumu bilmeme rağmen böyle bir cesaret örneği sergilemem aptallıktan başka bir şey değildi.
- Lan, Samet. Ne ara bıçaklandın, diye bağıran Siyah'ın sesi kendime getirdi beni. Samet' e falan takılı kalmadan kaçtım oradan. Ben... Ben Yıldız. Bir adamı bıçakladım ve Siyah adamı tanıyor. Ama ben bıçaklamasam o Siyah'ı bıçaklayacaktı. Ya da o iyilerden miydi?
İyinin kötünün keskin sınırları da yoktu ki! Dünya idi burası bir sağa bir sola giderdi insan. Bir kötüye bir iyiye gidişi gibi. Ne yapmalıyım?
Polise gidip teslim olmalıydım. Tabii ben bunu yapamadan Siyah beni yakalayıp sarmalamasa kollarıyla ne güzel olurdu.
- Yıldız sakinleş, diye fısıldamaya başladığında bozuldu benim sinirlerim. Gözyaşlarım histerik bir şekilde akarken üstüme ağırlık çöktü:
- Katil oldum.
Ve Siyah birden kahkahalarla gülerken başını boğazıma gömdü.
- Harbiden mi?
Birden arkamı döndüm. Siyah ile yüz yüzeydik.
- Adamı bıçakladım resmen sen gelmiş burda dalga geçiyorsun. Ne yapsam ki? Teslim olmak lazım. Polis... Tabi ya polise teslim olabilirim. Cezamı çekerim. İyi iyi olur. Ya da intihar edip not mu bıraksam? Yok cehenneme kısa yoldan bilet almak gibi olur. Ne yapmalıyım? Ne yapmalıyım?
Ben histeri krizi geçiriyorken Siyah önümde durmuş kahkahalarla gülüyordu.
- Samet'i öldürebilmen için koluna bıçak saplamaktan daha fazlası gerekir ufaklık.
Tamam Samet'in hayatta olmasına sevindim. Sadece koluna bir bıçak saplamışım. Önemli bir şey değil. Sakinleş Yıldız.
Bu arada Siyah beni kolumdan tutmuş arabaya sürüklüyordu. Beni koltuğa oturtup kendi yerini aldığında beklemeye başladık. Sanırım Asya'yı ve Kutsi'yi bekliyorduk.
Asya... Manken gibi kızdı. Onunla yarışmak kaybetmek için olurdu ancak. Başımı geriye yaslayarak ellerimi kucağımda kavuşturdum. Asya gitti Siyah onu aradı. Ben koştum Siyah beni aradı. Kaçan kovalanıyor işte.
- Ne düşünüyorsun Yıldız, diye soran Siyah'a cevap veremeden arabanın arka kapısı açıldı. Asya'nın yürümesine yardım eden Kutsi ve Asya yerlerine otururken onlara şöyle bir baktım ve Siyah'ın gözlerine geri döndüğümde kararlılıkla bana bakıyordu:
- Cevabın?
Başımı önüme çevirirken kısa bir yanıt verdim:
- Kaçan kovalanır.
Siyah'ın aynadaki yansıması sırıtırken benim de dudaklarımda bir tebessüm belirdi.
- Ha bu arada babaannen zır deli. Bakırköye uğrasın. Bir ara beni evlat edinecek diye korktum, diyerek ortama alışmak oçin ilk adımımı attım. Asya'nın o kadınla yaşadıkları benim sorunum değildi. Sanırım.
Ben Siyah'ın " Bunları sonra konuşalım." falan demesini beklerken Siyah bana neşeyle cevap verdi:
- Evlat edinmekten ziyade benimle evlendiriyordu. Bi de torun istiyordu. Eh, olmayacak bir şey değil.
Normalde bu bile mutlu olmama yetecek bir konuşmayken Asya'nın dolan gözlerini gizlemek için eğdiği başını ve aynadan ona bakan Siyah'ı görünce tekrar kullanıldığımı anladım. Ve kullanılmak fiili bana Kutsi'den soracağım hesabı hatırlattı. Sinirle koltukta döndüm ve arladaki Kutsi'ye uzanıp herkesin şaşkın bakışları arasında suratına tokadı geçirdim. Sonra halimden memnun önüme dönerken sırıtan Siyah'a:
- Bu sana yapacaklarımın yanında hiç. Sırıtacağına ağlamaya başla, dedim ve koltuğa tekrardan kuruldum.
Asya konuşmaları anlamlandıramıyor olayın dışında kalıyordu. Böylesi daha iyiydi. Onun adına üzülmem saçmaydı. Biz rakiptik. Kaybedeceğim bir savaşa girişmiştim. Ama bu savaş aslında Asya ile değil Siyah'ın kalbiyleydi.
- Senin yaptığın gider benim hoşuma gider, bebeğim,diyen Diyah'a şaşkınca döndüm.
- Bebeğim, dedim soru sorarcasına. Onun cevabıysa arabanın direksiyonuna hakimiyetini kaybetmeden uzanım beni öpmesi oldu. Ne?????

SİYAH YILDIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin