1. BÖLÜM: Ehliyet Tam Bir Sürtük

124 5 0
                                    

Siyah gökyüzünün dört bir yanında yıldızlar ışıldıyordu zarifçe. Her yıldız bir hayal, derdi annem. Her yıldız bir acıydı oysa. Kalpten gelen. Hayat güzeldir, derdi annem. Hayat çok çirkindi oysa. Sadece güzellik maskesi takardı da herkes göremezdi o çirkinliği. Baban iyi biri, derdi annem. Babam kötüydü oysa. Annemin o kazada kayboluşunun ardından bir kere bile aramamıştı annemi gözleri. Sanki zaten annem yokmuş gibi bebeği olan bir kadınla evlenmişti. Külkedisi masalındaki gibi bir üvey anneydi benimki. Hayat bu kadar acımasızdı işte.

Annem yıldızlara çok anlam yüklerdi. Ben de öyleydim ama annem gibi iyimser değildim ki. Annem benim yıldızım babandı, derdi. Benim bir yıldızım bile yoktu hayatımda. Ondandı belki de hayatımda hüküm süren yıldızsız gece. Acı veren hatıralar yaşar benliğinde. Ve sen unutamazsın. Unutulmazdır onlar. Ve siyahtırlar. Yayılırlar hayallerine ve sömürürler umudunu. Vururlar yıkarlar savururlar enkazını... Geride koca bir hiçlik bırakırlar. Hayat derler ona bazıları, bazıları ölü yaşam beller adını. Ben ise inkâr etmiyorum onun koca bir '' hiç'' olduğunu. Koca bir ''hiç'' olduğumu... Ayağa kalkıp merdivenlerden sahte bir gülümsemeyle indim. Konuşma seslerinin geldiği mutfaktan uzak kalmaya gayret ederek çıktım kapıdan. Yağmurun melodik sesi eşliğinde yürümeye başladım. Nereye gittiğim umurumda değildi. Mühim olan babamdan ve o evden uzaklaşma ihtiyacımdı.

Uzun bir süre sonra yolun karşısına geçmek için bir hamlede bulundum. Ardından bir ses, gözlerimi yakan ışık ve sonuç olarak yerde yatıyordum ve karşımda siyah saçları, yeşil gözleriyle Zeus heykeli gibi dikilen gence bakıyordum. Ve şüphesiz o da bana bakıyordu. Ve bu bakışın amacı kesinlikle beynimde veya herhangi bir yerimde bir hasar olup olmadığını anlamaktı. Ama gecenin karanlığında bana doğru eğilmiş bu genç kalbimde kesinlikle kalıcı bir hasar bırakmıştı. Yüzündeki ifadeden endişesini seçebilmenin verdiği gururla gülümsedim.

- Bir de gülüyor musun? Kafanı bir yere mi vurdun?

Ah, tepemde dikilmiş bana kızıyordu. Başımı iki yana salladım. Ve kahkaha atmaya başladım. Uzun süre sonra gülmek beni rahatlatmıştım. Sahte ya da yapmacık değildi. Gülme nedenim ise arabanın hafifçe(!) çarptığı sol yanının ağrısına rağmen gencin endişesinin bana bir tebessüm kazandırmasıydı. Ama anlaşılan sol yanındaki ağrı uzun süre gülmeme izin vermeyecekti.

- Ah, diye inledim acıyla. Ve genç adam:

- Neren acıyor, diye sorunca sağ elimle sol yanımı işaret ettim. Başını salladı ve bir ayağını bedenimin üzerinden geçirerek sol yanıma geçti. Yanımda diz çöktü ve gömleğimin alt düğmelerini açtı. Kaşları çatıldı ve gördüklerinden memnun olmadığını anladım. Elini belimde gezdirince içimi dolduran his onun parmaklarını belime bastırmasıyla yerini acıya bıraktı. Ağzımdan kaçan acı dolu inilti onun elini çekmesine neden oldu. Beni dikkatle kucağına aldığında itiraz edemeyecek kadar bencil olduğumun farkına vardım. Ve kendimi arabasının arka koltuğunda, onun söylenmelerini dinlerken hiç olmadığım kadar huzurlu hissettim. Annemin kollarında gibi... Gözlerime dolan uykunun bilincimi kapamasına ramak kala annemi gördüm karşımda. Gülümsüyordu... Gözlerimi yeniden açtığımda sadece bir anlığına onun melek olduğunu düşündüm. Kanatları arsızca yolunarak yeryüzüne tutsak edilmişti. Ama sonra onun aslında melek kılığına girmiş bir şeytan olabileceği fikri belirdi aklımda. Ve ben orada - Bir hastane odasında- karşımda adını bile bilmediğim adama:

- Benim yıldızım olur musun?

Diye soruverdim. O ise bana:

- Bu bir evlenme teklifi mi, dedi. Ben arsızca gülümserken o konuştu:

SİYAH YILDIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin