Alev Surat : Karanlık Efendi

55 52 0
                                    

Efendilerinin dönüşünü kutlayan iblisler yok edecekleri hayatları düşünerek kahkahalar atıyorlardı. Asırlardır Efendinin çağırmasını bekliyorlardı. Efendi ,gözleri olmadığı halde her şeyi görürdü. Şekli yoktu biçimsiz bir ateşti. Kudretlilerin en kudretlisiydi. Şeytanın bile diz çöküp kudretine boyun eğdiği Efendiydi o! Lavların hükmü ona aitti. O emrederdi lavlar onu yapardı. O iblislerin emredicisiydi. Sonunda harekete geçerek iblislerini çağırmaya hazırlanıyordu.

Gizlenen iblisler bir bir saklandıkları cehennemden çıkıyor ve yavaş yavaş efendilerinin çağrısına kulak veriyorlardı. O efendi Alf'in kaderini belirleyen doğaüstü kudretten başkası değildi.
                              ***

Evinde oturmuş yemeğini yiyen Fred düşünceliydi. Yaşamının daha yeni filizlendiği şu günlerde dünyanın sonunun geleceğinden korkuyordu. On yaşına girdiği geçen gece yine ziyaret etmişti onu alevden surat. Fred yanan alevleri her gördüğünde kaçacak delik arardı. Çocuk çok korkuyordu. Parlayan aleve baktığında onu görüyordu. Biçimsiz bir silüetle onu seyreden suratı... Alevden surat diyordu ona. Bu ifade daha az korkmasına sebep oluyordu. Olayı hafiflettiği için çocuk bu varlığa "Alevden Surat" diyordu. O varlık bilinenin çok ötesindeydi. Belli bir biçimi yoktu.Yalnızca etrafında dans eden alevler vardı. Gözleri de yoktu. Buna rağmen kendisini izlediğini bilmek küçük çocuk için daha da korkutucu oluyordu.

Fred hayal kurmayı sıradan insanlardan daha çok severdi. Bu yüzden alev suratı kime söylerse hayal gücünün eseri olduğunu düşünüp ona inanmayacaktı. Çocuk yalnız başına bilinmeyen bir varlık ile mücadele etmek zorundaydı. Arkadaşları olsa onlara gidip anlatırdı. Çocuklar hayal kurmayı yetişkinlerden daha çok severler. Ona inanıp beraber mücadele edebilirlerdi. Ancak küçük çocuğun hiç arkadaşı yoktu. Fred, Bill gibi dostlara sahip değildi. Bunu düşünüp iç çekti. Bu gerçeği kabul etmek on yaşında bir çocuk için oldukça güçtü. Hüzünle masasının üzerinde duran kitaba baktı."Aptal palyaço."Kulaklarında kendi sesi yankılandı. O kitapta ne vardı ki bu kadar çok ilgisini çekmişti? Elbette dostluk vardı. Korku olsa da çocukları yiyen manyak bir canavar olsa da bundan daha önemlisi dostluk vardı. Çocuk belki de bu yüzden o kitabı okuyordu. Kitap okumak onda farklı bir evrene geçiş sağlıyordu.

Şekil değiştiren bir yaratık ve onu durdurmaya çalışan yedi küçük çocuk... Yedisi de çevresi tarafından hor görülüyordu. Bir an duraksadı Fred , onların bir çevresi vardı. Hor görülselerde önemsenmeselerde bir çevreleri vardı. Onunsa hiçbir çevresi yoktu. Hayatı küçük odasından,kitaplarından ve annesinden ibaretti. Dört duvar arasında geçen bir çocukluğu vardı. Fred her gün her gece onu gözleyen alev suratın varlığını biliyordu. Şekil değiştiren yaratık yoktu. Ama biçimsiz bir alev yığını vardı. Bekliyordu.Neden beklediğini bilmiyordu alev suratın. Ama bir şeyi bekliyordu. Varlığının öğrenilmesini mi yoksa çocuğun delirmesini mi? Yatağında kendi kendine sordu bu soruları. Yorgunluktan kapanan gözlerine engel olamadı ve uyudu. O gece yine yanına gelmişti alev surat. Korlanan ateşin tepesinde yükselen alev birikintisi çocuğu izliyordu. Saldırmak için çağrının son bulmasını bekliyordu. Gün doğana kadar çocuğu izledi. Sonrada her zaman ki gibi ortadan kayboldu.
           
                                     ***

Fred evin içinde gezinmeye başladı. Ne kadar denesede bir türlü uyuyamıyordu. Korkuyordu. Küçük çocuk annesinin yanına gidip ona sarılmak istiyordu. Ancak annesinin yanında yatacak yaşı geçmişti. Bu yüzden korkularıyla yüzleşmeye karar verdi. Alev yığınının etrafına ürkerek baktı. Eline aldığı kibritle bir kıvılcım çıkardı. Bir anda kıvılcım büyüdü ve odanın her yerini aydınlattı. Çocuk korkarak yüzleşmekten vazgeçmeye çalıştı. Ancak iş işten geçmişti. Onu her an gözleyen yaratığı çağırmıştı. Artık çocuk alev suratın karşısında korkudan titreyen ellerle dikilmiş duruyordu. Alev surat oğlana olmayan gözleriyle baktı. Sarmal genişledi ve ağız gibi açıldı. Oyuktan boğuk bir ses yükseldi. Çocuk korkudan altına kaçırdı. Alev suratın içinden siyah gölgeler onu çekiştirerek sarmaldan içeri çekmeye çalıştı. Çocuk çığlıklarla direndi. Eline geçirdiği ne varsa gölgelere savurdu. Bağırışlara gelen annesi odanın kapısını açınca çığlık attı. Sarmaldan uzanan bir gölge onu tutup duvara fırlattı. Çocuk annesine yardım etmek için debelendi. Ancak gölge ona tokat atıp sarmaldan içeriye aldı. Şoktan dili tutulan kadın ağlayarak çocuğunu kurtarmaya çalıştı. Sarmaldan uzanan gölge kadının başını tutup çevirdi. Kadıncağızın başını saçlarından tutup bedeninden ayırdı ve odanın köşesine savurdu. Onun istediği çocuktu. Onu da almıştı. Büyük bir patlamayla sarmal yok oldu. Ev alevlerle çevrelendi ve saniyeler içinde kül oldu. Kasabanın her yeri toz bulutuyla kaplanmaya başladı. Şimşek çaktı. Gökyüzünde iki adet sarmal açıldı. İçinden kırmızı renkte çirkin yaratıklar çıktı. Evlere saldırmaya ve insanların uzuvlarını parçalamaya başladılar. Çirkin iblisler kasabayı talan ederken insanlar çığlık çığlığa kaçıştı. Şanslı olanlar birkaç dakika daha hayatta kaldı. Ortalığı yakıp yıkan çirkin iblisler boynuzlarından yükselen siyah dumanla beraber kahkaha attılar. Mızraklarıyla evlerin duvarlarını parçaladılar. Kaçışan insanları yakalayıp alay ederek mızrakla öldürdüler. Gökyüzünden düşen kızıl çamurlar dokunduğu her şeyi ateşe çevirdi. Kasabanın her yeri yanıyor ve yükselen lavlarla beraber yok oluşa adım adım ilerliyordu. İblisler mızrakların uçlarını yere vurarak müthiş bir gürültü çıkarttı. Bu gürültü öyle şidddetliydi ki sağ kalan az sayıda insan kulaklarından akan kanlarla boğularak öldü. İblisler hep bir ağızdan o lanetli efendinin adını haykırdılar." Çok yaşa Gork Efendimiz!Çok yaşa Gork Efendimiz!"

İblisler efendilerinin adını haykırarak cehenneme çevirdikleri kasabayı son kalan kalıntılarıyla beraber yok etti. Kasaba karanlığın esareti altına girip yok olurken zavallı çocuk ,Gork'un gölgesinde esir kaldı.

ALF : ÖLÜMÜN DİŞLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin