Sarı Göz Efsanesi - II

44 53 0
                                    

"Ah şu salak kadınlar. Bir boka yaradıkları yetmezmiş gibi bir de sürekli sorun çıkartırlar. Kokuşmuş karı!"
Volmer, büyükbabasının bağırışlarıyla güne mecburi bir şekilde erken başlamıştı. Sendeleyerek yatağından doğruldu. Elinde ki kanı görünce çığlık attı. Daha sonra bu kasabada bir oğlan çocuğunun çığlık atmasının nasıl karşılanacağını hatırlayarak kendisini susturdu. Temiz bir dayağı hakettin Volmer. Volmer arada kendisiyle konuşurdu. Burada o tanrıydı. İstediği şeyi yapar istemediğini yapmazdı. Küçük çocuk bunu yanlış buluyordu. Büyükannesi ilerleyen yaşına rağmen ev işlerini aksatmadan yapardı. Ancak bu önemli değilmiş gibi gün boyu büyükbabası onu azarlayıp yaptığı hiçbir işi beğenmezdi. Ah ,daha ne yapsın seni moron. Zavallı annemle beraber sizin boklarınızı her gün temizliyorlar.

Volmer eline bulaşmış kanı şaşkınlıkla seyrediyordu. Ah, doğru ya daha geçen gece bıçakla oynarken elini kesmişti. Yarası gece kanamış olmalı. Gözlerinden uyanmamış olduğu anlaşılan çocuk kirli döşemelerden dikkatsizce geçerek Thaus'un yanına oturdu. Adam suratsız bir ihtiyardı. Gözlerinin ölmüş insan gözünden farkı yoktu. Volmer bildi bileli bomboş bakarlardı. Sürekli eleştirmek için ve küfür etmeye sebep bulmak için sönük bir ışık misali etrafı izlerlerdi. O an büyükbabasından korktuğunu farketti. Büyükbabasına bakıp ürkek bir sesle " Büyükbaba hani amcamın anlattığı hikâyeler var ya ,onlar gerçek mi?" diye sordu. Yaşlı adam bu soruya şaşırmış görünüyordu. "Elbette Volmer." İşte bu kadardı. Volmer büyükbabasıyla ancak bu kadar konuşabiliyordu. Sadece bir cümle. Dahası olmamıştı. En iyisi amcasının yanına gitmeliydi. Onu severdi. En azından sorularına cevap veriyordu. Kestirip atmıyor umursamazlık etmiyordu amcası. Hayatında alması gereken bilgeliği alabileceği tek kişi oydu.

Büyükbabasının yanından ayrılıp amcasını aramaya koyuldu. Jhor ailesinin en çalışkan üyesiydi amcası. Yaşı diğer kardeşlerine göre küçüktü. Belki de akran olarak gördüğü için küçük yeğeni ile arası iyiydi. İçinden onun yanına gidip o aptalca korku hikâyelerini dinlememesi gerektiği geçiyordu. Ama işte bir sebepten dinlemek istiyordu. Tüm bu tanrı olma saçmalığı bir yana o daha çocuktu. Çocukların merak edip burnunu her şeye sokma huyu Volmer'da da vardı. Nihayet amcasını bulmuştu. Çok uzakta değildi. Pis kokulu eşeğin yanında saman ayıklıyordu. "Amca" diye seslendi hızlı adımlar atarak. " Merhaba amca"
"Merhaba Vol"
"Sabahın bu saatinde bu pis hayvanla mı uğraşıyorsun?"
" Öyle deme Vol. Hayvan küçücük bir ahırda yaşıyor. Pis olmaktan başka ne yapabilir? Bizim hatamız. Ona yaşaması için çok küçük bir alan verdik."
" Sanırım haklısın."
" Elbette Vol. Senin amcan her zaman haklı."
Amcasının gülümseyeşine o da gülerek karşılık verdi." Ne diyeceğim,hani bir ara anlattığın bir kurt vardı ya o hikayeyi tekrar anlatır mısın?"
"Ah Vol! Sürekli aynı şeyi duymaktan bıkmaz mısın sen? Pekala pekala geç şuraya otur. Ama sonra korkuyorum deyip kaçmak yok."
" Ben... asla korkmam."
"Hıh, bunu biliyorum. Herkes korkar Vol. Hayatın gerçekliği burada zaten."
"Evet"
" Neyse küçük yeğenim , kurtlar hakkında bildiğin her şeyi unut. Çünkü birazdan anlatacağım efsane tüylerini ürpertecek..."
"Ah amca her seferinde bu şekilde havalı giriş yaptığını sanıyorsun. Ama bil ki havalı değilsin."
" Vol! Ben havalıyım ,her zaman öyleyim."
Amcası öksürerek sözlerine devam etti.

ALF : ÖLÜMÜN DİŞLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin