Sarı Göz Efsanesi - VII

38 48 0
                                    


Büyükbabası gururla çocuğu izliyordu.
Torunu artık gerçek bir erkek olacaktı. Volmer bugün büyükbabasından nefret ettiğini onun buruşmuş derisini yüzmekten ne derin bir keyif alacağını fark etmişti. Onun o gururlu bakışları, sahte gülüşü çocuk için tiksindiriciydi. Elinde duran ince tüfeği sıkı sıkıya kavramıştı. Korkunun tüm hücrelerini ele geçirişi Volmer'a nefes alma güçlüğü veriyordu. Bir an önce olsun bitsin istiyordu tören. Ölecekse de ölsün öldürecekse de öldürsün. Daha fazla korkmak daha fazla direnmek istemiyordu.

Büyükbabası orman ile kasabanın sınırının kenarında durmuş oğlana haşin bir şeyler fısıldıyordu. Volmer bunak adamın neler söylediğini anlamıyordu. O korkusuyla yüzleşmeye çalışıyor ve hayatta kalmak için neler yapabileceğini düşünüyordu. Sonunda yaşlı adamın" Hadi çocuğum, gücünü göster. Gerçek bir erkek olma zamanın geldi." dediğini duydu. Yaşlı adamın gözleri parlıyordu. İnanılmaz bir şekilde torununu kurtlarla dolu bir ormana sürmekten gurur duyuyordu. Ah domuz... Volmer söylemek istediklerini içinde biriktirirken büyükbabasına bakıp "Hoşçakal büyükbaba" dedi. Yaşlı adam torununu son defa gördüğünün ve onun ince sesini son kez duyduğunun bilincinde olmaksızın sırıtıyordu.

Volmer elinde ki tüfeği omzuna dayayarak karanlık ormanın içerisine kendisini bekleyen ölüme ilerliyordu. O kadar korkuyordu ki korkusu onu tetikliyor ve her sese kulak kabartmasını sağlıyordu. Yaprakların üzerinde gezinen karıncaların ince ayaklarından yükselen sesi,daldan dala eş aramak uğruna atlayan kızışmış serçelerin arzu dolu ciyaklamalarını duyuyor sanki kendisini onlardan biriymiş gibi hissediyordu. Korkunun bedenini ele geçirdiğini bilmek küçük çocuk için oldukça rahatsız ediciydi. Karanlığın sirayet ettiği ormanın ölüm saçan kokusu burnuna gelince olduğu yerde sıçradı. Dikkat kesilerek etrafı dinlemeye belki de kurtların zalim hırıltılarını duymayı temenni ederek sağ sola dönmeye başladı. Sonunda yorgun düşüp küçük taşın üzerine oturdu. Kulakları tehlikeyi sezmiş tavşanın tetikte bekleyen refleksini andırır gibi çevreyi dinliyordu. Ölümün sesi henüz kendisini belli etmiyor sinsice çocuğun yaklaşmasını bekliyordu. Alf 'in cehennemin kapısını açarken içinde hissettiği heyecanı bugün küçük çocuk ondan asırlar önce hayatta kalma korkusuyla beraber hissediyordu. Ölmekten korkmanın ona bir şey kazandırmayacağını fark edince tekrar ayağa kalktı. Yürümeye ve yalnızca sesleri dinlemeye odaklanmıştı. Avını avlamaya hazırlanan bir yırtıcı gibi hareket ediyordu. Yalnız burada avın kendisi olma ayrıcalığını yaşayan Volmer idi.

Yürürken düşünüyordu. Neden burada olduğunu... Neden hayatını saçma sapan bir tören yüzünden kaybetmesi gerektiğini... Erkeklik öldürme gücü anlamına gelmiyordu ki. Öldürmek insanlığını kaybetmiş yaratıklara mahsustu. Küçücük bir çocuğun öldürmekten haberi mi olurdu hiç? Onun dağ bayır koşması yaşıtlarıyla beraber oyunlar oynaması gerekiyor idi. Burada ölümün soğuk gerçeğinin peşinde koşmaması ,hayatını saçma bir tören için tehlikeye atmaması gerekiyordu.

ALF : ÖLÜMÜN DİŞLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin