Sarı Göz Efsanesi- IX

42 50 0
                                    


Volmer kanlar içinde yattığı yerden doğrulmaya çalıştı. Ancak başarılı olamadı. Acısını daha da arttıran bu hamlesi ona yaşamak için gerekli olan enerjisini tüketmesini sağladı. Yaratık korkutucu bir şekilde onu seyrediyordu. Bu yaratığın Alf ile olan tek benzerliği kana susamış, öfke dolu bakışlarla sırıtıyor olmasıydı. O da öldürmek için vardı. İkisi içinde yaşam hakkı kimsede bulunmayan bir gerçekti.

Volmer hayatta kalmak için ne yapacağını düşünüyor yaşlı gözlerle yaratığa bakıp haykırıyordu. Bu şey her neyse onu parçalayacaktı. Volmer sürünerek kaçmayı denedi. Beli çok kanıyordu ve yerden kalkacak gücü de yoktu artık. Umutsuzca sürünüyor ve kanlı elleriyle silahını arıyordu. Gerçekçi olmak gerekirse silahın bu yaratığa zarar vereceğini zannetmiyordu. O lanetli bir yaratıktı besbelli. Ölme zaafı yoktu. Ateş sarısı gözler ona doğru sinsice ilerliyordu. Çocuğun yaşamak için çabalaması sanki bu yaratığı memnun ediyordu. Onu daha da iştahlandırıyor sivri dişlerini göstererek kükremesine neden oluyordu. Bu yaratık Alf gibi ulumuyor ,doğan ayın altında ölüme haykıran bir canavar gibi kükrüyordu. Çocuk gözlerinden süzülen yaşlarla yaratığa bakıp ölmek üzere olduğunu düşünüyordu. Ölüm Volmer için çok yakındı.

Kısık bir sesle yaratığın bir şeyler söylediğini duydu Volmer. Önce ne dediğini anlamadığını zannetti. Daha sonra dehşetle yaratığın konuştuğunu fark etti. Volmer artık ne duygularını kontrol edebiliyordu ne de neyi ne zaman hissettiğini anlayabiliyordu. Onun ölüm ile yüzyüze olma gerçeği onda tüm fonksiyonları işlevsiz hale getirmişti. " Benim adım Sebîl. Ben öldürmek için görevlendirildim." Bu sözler yaratığın ölüm kokan ağzından saçılmıştı. Volmer yaratığın konuşmasına ayrı şaşırdı sözlerinden ayrı korktu. Ürkütücü bir kükremeyle çocuğun üzerine atıldı Sebîl. Onu boğazından tutup yere fırlattı. Islık çalar gibi bir ses çıkartarak etrafını dolaştı. Arkasından saldırarak çocuğun küçük kafasını dişledi. Akan kanlara bakarak geri çekildi. Volmer acıyla haykırıyordu. "Neden beni öldürmek istiyorsun?" Acıdan uzuvlarını kontrol edemiyordu. İstemsizce yaratığa seslendi. Ağlayan sesiyle haykırdı ona." Bırak beni pis yaratık!"
" Seni bırakacağım. Kalbini yediğim zaman... Çocuk, ölmek için güzel bir gün ne dersin?"
" Tanrım! Nolursun öldürme beni. Daha on yaşındayım. Nolursun. Ölmek istemiyorum."
" Ah, kimse ölmek istemez. Ama ölüm kimseyi bekletmez ufaklık. Seni öldürüyorum çünkü o bunu istiyor. Efendi senin ve bu kasabanın yok olmasını istiyor."
" Lü...lütfen. Öl.. öldürme beni..."
" Sen Volmer. Bu küçük kasabanın sonunu getirdin. Gork beni yok etmem için gönderdi. Sen küçük çocuk bir lanetin habercisisin. Doğduğun gün ay kırmızıya büründü. Cehennemin iblisleri adını haykırdı. 'Volmer! Küçük Volmer! Bizi çağırıyor.' "
" Ne... ne haberi ne diyorsun sen?"
" Ah budala çocuk. Gork senin doğumunu bekledi. İstediği şey ne bilmiyorum. Onun işine akıl ermez. O çok güçlü. O her zaman plan yapar. Planında bizi kullanır. Gork olması gerekeni olması gerektiği gibi bırakmaz.  Senin doğumun onu harekete geçirdi. Gork, Karanlık Efendi seni istiyor ufaklık. Seni ve bu kasabayı. Onun planları her zaman vardır. Sende planın parçasısın."
" Ama.. ben istemiyorum...bunu..."
Sebîl gaddarca çocuğun üstüne çıkıp ısırmaya başladı. Mızrak gibi keskin tırnakları çocuğun etine giriyor ve şelale gibi kan fışkırtıyordu. Sebîl Volmer'ın kolunu acımasızca dişlemeye başladı. Isırırken çekiştiriyordu kolu ,oğlanın acıyla haykırması tüm ormanda yankılanıyordu. Hava gölge gibi karanlıktı. Ateş sarısı gözler haricinde ölümünü görebiliyordu yalnızca. Volmer kurtulmak için yaratığın yüzünü yumrukluyordu. Ancak bu etkisiz bir çabaydı. Sebîl dişlerini geçirdiği kola tırnaklarını da sapladı. Çekiştirerek çocuğun kolunu kopartmayı hedefliyordu. Öyle de yaptı. Volmer feryat ederek kan şelalesi olmuş zemine yığıldı. Ağlıyor ve inliyordu. Sebîl kolu tutup ormanın karanlık köşesine fırlattı. Uzun uzun kükredi. Yavaş yavaş oğlanın çevresinde döndü. Volmer yarı baygın halde onun ateş sarısı gözlerini görüyordu. Ama artık bir an önce ölmek istediği için karşılık vermiyordu. Sebîl çocuğun bacağını tırnakladı. O kadar uzun ve keskindi ki tırnakları birkaç saniye içinde çocuğun zayıf bacağını kopartıverdi. Volmer acıyla iç geçirdi. Hıçkırıklar eşliğinde ağlıyordu. Öldür beni nolur öldür. Daha fazla işkence çektirme! Sebîl kan akan ağzını açıp çocuğun göğsüne saldırdı. Yavaş yavaş dişlerini çocuğun küçük bedeninde gezdirdi. Derisini sanki basit bir kumaş yığını gibi yüzüp kenara fırlattı. Volmer artık acıya dayanamamış ve gözlerini sonsuzluğa yummuştu. Yaratık tırnaklarını kullanıp göğsü parçaladı. Kemikleri güçlü çenesiyle kırıp kalbe ulaştı. Kalbi ağzına aldı ve tek seferde yuttu. Sözünde durmuştu. Çocuğu bırakmıştı ancak kalbini yedikten sonra.

Sebîl ortaya çıktığı karanlığın içine ilerledi. Kan gölü halinde yerde yatan Volmer ölümün soğuk nefesini içine çekmiş ve karanlık semada huzura kavuşmuştu. Sebîl karanlığın içinde ilerlerken gün doğmaya başladı. Gecenin derin sessizliğinde çocuğu öldürme zevkini yaşamıştı. Gün doğumu başlamadan önce etraf sisle sarıldı. Karanlık ateş edercesine kabardı. Ortalık siyah bulutla kaplanmıştı. Sebîl yere yığıldı. Gözleri ateş yığını olup parladı. Ateş ağaçları tutuşturdu. Ormanın karanlık tarafı tutuşmuştu. Sebîl'in kara gövdesi sarsıldı. Titreyen bedeni kısa sürede karanlık buluta karıştı. Hava ürpertici bir yağmurla çevrelendi. Gün doğduğu zaman Sebîl ortalıktan kayboldu. Yerine ölü ve küçücük bir siyah kurt bırakmıştı. Yerde yatan küçük kurt parçalanmış ve tırnaklanmış yüzüyle oldukça ölüydü.

Uzaklardan boğuk bir ses duyuldu. Gork' un sesiydi bu ses. Her şey yeni başlıyordu. Kasaba Gork' un emriyle kuşatılmıştı. Sebîl öldürmek için gecenin karanlığını bekliyordu. Çünkü karanlık Gork'un elçisiydi. Bu yüzden tüm iblisler gecenin karanlığında gizlenir ve saldırıya geçerdi.
Dikkatli olun. Karanlık bir sokakta sizi bekleyen bir iblis olabilir.

ALF : ÖLÜMÜN DİŞLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin