San'ın anlatımından;
"Nerdeydin?"
Kapıdan girdiğim gibi annemin o duygusuz sesini duymuştum.
"Dükkândaydım?"
"Bu kadar uzun sürmüyor gelişin."
"Biliyorum,bir arkadaşıma eşlik ettim sadece."
"Eve geç gelmiyorsun bir daha."
"Tamam."
Annemin her zamanki hâli,sert ve soğuktur
"Babam evde mi?"
"Hayır,bir şeyler almaya çıktı."
"Peki,ben yukardayım"
...
Yazar anlatımından;
Günler birbirini kovaladı,her gün aynı geçiyordu. Wooyoung ve San işleri bittikten sonra beraber evlerine yürüyorlardı yolda konuşuyorlardı günlerinin nasıl geçtiği hakkında.
San'ın eve normalden birkaç dakika geç gelmesi babası için sorun olmuyordu ama annesinin bu durumdan memnun olduğu söylenemezdi. Sürekli San'ı sorguya çeker ancak ertesi gün yine aynı şeyler olurdu. Annesi hiçbir zaman San'a sevgi göstermemişti, nefret duyduğu da söylenemezdi aslında. Duyguları olmayan biriydi Bayan Choi.
Wooyoung'un ailesi de böyleydi,iki zıt insan evlenmiş ve onların birleşimi olan bir çocuk doğmuştu sanki. Wooyoung'un babası çok duygularını belli eden biri değildi hatta Yeosang'ın babasına karşı bile böyleydi ama anlayabiliyordu Bay Kang onu. İşte ebedi dostluklar birbirlerini her şekilde anlayabilmekle başlar.Bayan Jung oğluna çok düşkündür, muhtemelen tek çocuk olduğundan kaynaklıydı.
...
Wooyoung'un anlatımından;
Bugün annem bakacaktı dükkâna,izin vermişti çünkü hafta boyunca ben ilgilenmiştim dükkânla.Biraz rahatlamak için kasabanın meydanında dolanmaya çıkmıştım.Bir banka oturdum ve önümden geçen yayaları, çocukları,serçeleri,bisikletlileri izlemeye başladım.Hava biraz rüzgarlıydı ama çok üşütmüyordu.
Karşıda San'ı gördüm.
Bana doğru yürüyordu.
Ona da mı izin vermişti ailesi?
Yanıma geldi ve "Oturabilir miyim?" diye sormuştu.
"Tabiki,gel."
Oturması için yana kaymıştım.
"Sana da mı izin verdiler?"
"Evet, sanırım sana da." demişti gülerek.
"Görünüşe göre."
Bir süre sessizlik oldu ardından konuşmaya başladım.
"Hazır boş zamanımız varken biraz gezelim mi?"
"Olur,nereye gideceğiz?"
"Benim bildiğim bir yer var,çok fazla kişi bilmez oraya. Sakince orda oturabiliriz. Ne dersin?"
"Bana uyar."
Ben ayaklanınca o da ayaklandı ve benimle beraber bahsettiğim yere yürümeye başladı.
...
San'ın anlatımından;
Wooyoung beni çimenlik bir alana getirmişti.Düz bir yer ama kimseler yoktu,bir sürü de çiçek vardı.
"Burası mı?"
"Evet.Şu ağacın dibine oturalım mı? Gölgelik nasıl olsa."
"Benim için bir sorun yok."
İkimiz de gösterdiği ağacın altına oturduk. Biraz durduktan sonra ayaklandı ve ağaçtan bir şeyler kopartmaya çalıştı. Sanırım meyve ağacıydı.
Elinde birkaç çift kiraz vardı ve onları bana uzattı.
"Yer misin?"
"Teşekkürler."
Diyerek elindeki kirazları aldım. Sanırım o bana vermeden önce kendi için de topladıklarını yemişti çünkü yanakları şişmişti.
"Çok tatlı gözüküyorsun." dedim gülerek.
"Hm?"
Ağzı dolu bana dönmüştü şaşkın bir ifadeyle, gerçekten komik ve tatlı gözüküyordu.
"Diyorum ki ağzın doluyken çok tatlı gözüküyorsun."
O da kendi görünüşünü kafasında hayal etmişti sanırım çünkü biraz duraksadıktan sonra o da gülmeye başladı. Daha doğrusu gülmek istedi ama ağzındaki kirazlar izin vermemişti.
Biraz zaman geçmişti ve bu sürede bana buraları biraz daha gezdirmişti. Birkaç farklı türde çiçek toplamıştık. Sonra geri eski oturduğumuz ağacın altına oturmuştuk.
Wooyoung topladığımız çiçekleri yanına bırakmıştı ve kafasını omzuma koymuştu.Uyuyakalmıştır diye düşündüm.
Normalde insanlar ile yakın olmayı seven biri değilim ama onun bu hareketi hiç rahatsız etmemişti.
...
Burnumdaki ıslaklık ile gözlerimi açmıştım, sanırım ben de uyuyakalmışım. Ama şuan buna değil beni uyandıran şeye odaklanmalıydım.
Havada bulutlar vardı ve yağmur çiseliyordu ve birazdan daha da bastıracaktı muhtemelen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçek Dükkânı | WooSan
FanfictionAngst, istediğiniz zaman dilimini düşünebilirsiniz ancak ben daha 50'ler zamanlarına yakın tutmaya çalıştım.