San'ın anlatımından;
Kasabaya doğru ilerliyorduk.
Mutluyduk ikimizde. Beraberdik,birbirimizi seviyorduk, her ne kadar gizli ilerleyen bir ilişkimiz olsa da huzurlu gidiyordu.
Kasabanın girişinde Yeosang bizi tedirgin bir şekilde bekliyordu,stresten tırnaklarını kemiriyordu -ki ben Yeosang'ı ilk defa böyle görüyorum-. Wooyoung ile birbirimize anlamaz bir şekilde baktık ve Yeosang'a doğru adımlarımızı hızlandırdık. Yeosang bizi görünce bize doğru koşmaya başlamıştı.
"Yeosang,ne oldu?"
"Çok kötü şeyler oldu!"
"Nasıl kötü şeyler?"
"Sizinle ilgili..."
"Ne?"
"Kasabada şuan büyük bir kaos var,biri sizi birbirinizi öperken çekmiş ve bunları meydandaki saat kulesine asmış!"
İkimiz de donup kalmıştık.Wooyoung tedirgin bir şekilde sordu;
"Yakınımız olan birileri gördü mü?"
"Annenler,annemler,San'ın ailesi... Herkesin kulağına gitti. Baban çok sinirliydi,senin kıyafetlerini bir çantanın içinde topluyordu. Her ne kadar annen ve ben onu engellemeye çalışsak da durduramadık. San'ın ailesi sadece fotoğraflara bakarken gördüm, annesi her zamanki gibi tepki vermemişti ama babasının dünyaları başına yıkılmış gibiydi. Daha sonra sizin eve giderken San'ların evinin önünde de çanta gördüm, muhtemelen ikiniz de evden atıldınız.Şuan kasabada gözükmemeniz iyi olacaktır.
Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü, Wooyoung yere çökmüş ve kafasını bacaklarının arasına gömmüştü.
"Merak etmeyin ben sizin valizlerinizi getireceğim,siz sadece burdan uzaklaşın."
"Peki nerede kalacağız?"
"Ben onu da halledeceğim,siz sadece kasabanın yakınlarında bulunmayın."
Wooyoung'u kolundan hafifçe tutmuştum,bana bakınca "hadi gidelim." der gibi kafamı sallamıştım. Kolumdan tutunarak ayağa kalkmış ve koluma tekrar girmişti. Kasabadan bir an önce uzaklaşmak için hızlı adımlarla kar dolu arazide hızlıca yürüyorduk. Şükür ki yağmur biz kasabaya gelmeden önce dinmişti ve işimiz şuan daha kolaydı.
...
Yazar anlatımından;
İkisi de şuan bütün "ilk"lerinin yaşandığı yer olan çimenlikteydi.
"Ne yapacağız?"
Wooyoung sulu gözleri ile San'a cevap veremeyeceği bir soru sormuştu. San sadece düşünüyordu.
"Bilmiyorum."
Yeosang elinde iki çanta ile koşarak gelmişti,çimenlikten haberi vardı ve nerede olduğunu biliyordu.
"Çantalarınız. Bu arada Wooyoung ben senin çantanı alırken annen kapıyı açtı ve 'San ona iyi baksın.' diyerek para uzattı. Sonra 'Bu onlara birkaç hafta yeter,biterse haber versinler ben onlara gönderirim.' dedi. En azından ikiniz de şuan Bayan Jung'un desteği ile barınabileceksiniz."
Yeosang gömleğinin cebinden çıkardığı bir miktar parayı Wooyoung'a uzatmıştı. Wooyoung parayı aldıktan sonra en merak ettiği sorunun cevabını almak için Yeosang'a tekrar soru sordu;
"Kalacağımız yeri ayarlayacağım demiştin, o nasıl olacak?"
"Ailemin tahtadan yapılmış bir dağ evi var,sizin çantalarınızı almadan önce evin anahtarlarını bizim evden almıştım. Zaten artık çok kullandığımız söylenemez. Evde barınabilmeniz için her şey var endişelenmeyin. Şu ormanlıkta dümdüz yürüseniz zamanla yol dikleşecektir,en sonunda da eve varmış olacaksınız."
Yeosang dağ evinin anahtarını San'a vermişti. Ardından Wooyoung Yeosang'a sımsıkı sarılmıştı.
"Çok teşekkürler Yeosang."
Wooyoung Yeosang'dan ayrılınca San sarılmıştı bu sefer.
"Teşekkürler."
"Dikkat edin birbirinize."
San da Yeosang'dan ayrılınca ikili eve doğru yol almaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçek Dükkânı | WooSan
FanfictionAngst, istediğiniz zaman dilimini düşünebilirsiniz ancak ben daha 50'ler zamanlarına yakın tutmaya çalıştım.