6.bölüm

146 38 17
                                    

Evet sanki herşeyi aşmış gibi bir de tek odakalndığım kişi evrendi. Biraz zor olacaktı ama alışacaktım herşey gibi buna da alışacaktım.

Biz acile doğru giderken evrene kurallarımı anlatıyordum daha doğrusu anlatmaya çalışıyordum. Evrenin ise tek yaptığı kurallarıma itiraz etmekti.

"Evren hastanede bana Ecrin demeni istemiyorum."

"Neden?"

'çünkü kalbim dayanmıyor.' ah Evren keşke seni ne kadar sevdiğimi bilseydin.

"Çünkü samimi olmayı sevmiyorum."

"Anladım onu zaten. Geldiğimden beri buzdolabı gibisiniz."

'haspam bilsen benim nasıl biri olduğumu böyle konuşamazdın. Hem ben senden önce gayet iyiydim.' ama sen nerden bileceksin ki. Tüm bunları içimden konuşmuş evrene de yalnız göz devirmiştim.

"Diğer kuralım ise mesai bitene kadar benim yanımdan ayrılmayacaksın."

"Belki ben lavaboya gideceğim o zaman da mı?" Kıkırdamaya başladı.

"Sabrımı zorluyorsun Evren."

"Biliyorum hocam ama siz böyle yaparsanız ben sizinle uğraşmaktan işimi yapamam ki."

Evren'e omuz silkip arkamı döndüm. Ben yürürken onun da benim arkamdan geldiğini adımlarından anlıyordum. Acilde çalıştığımız için..
"Hocam."
oraya gidecektik.
"Hocam."
Tabi Evren izin verirse.tam arkamı dönüp konuşacaktım ki..
"Yine ne v...ahh.. kafam!"
Kafam evrenin sert cüssesine çarpmıştı. Tabi bu kadar Spor yaparsa çelik gibi cüssesi olurdu.

"Hocam iyi misiniz?"

"Off..başım ağrıdı. Ne arıyorsun arkamda Allah aşkına!.."

"Siz dediniz ya yanımdan ayrılma diye."

"Öyle dedim di mi?"

Ben hala kafamı tutarken kaşlarını kaldırıp bana yaklaştı.
Ahh nefes alma güdülerimi kaybettim galiba. Ama bu daha çok yaklaşıyor ben de bu sırada daha bir buz kesmeye başlıyorum. O bana yaklaştıkça ben konuşmaya başladım.

"Ne yapıyorsun Evren?"

"İzin verirseniz başınıza bakacağım yoksa birazdan polis hemşire diye bağıracak gibisiniz."

"Ne yapayım acıttın."

"Tamam işte bırakın bakayım."

Kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Kafamı onaylarcasına aşağı yukarı salladım. O da daha çok yaklaşıp elini saçlarımın içine geçirdi. Saçlarımı bir süre karıştırdıktan sonra bana döndü.

"Yokmuş işte bir şeyiniz. Boşuna yaygara kopardınız."

"Off Evren. Yürü hadi bir sürü işimiz var."

Biz acile inerken ben de bir yandan evreni düşünüyordum. Hani olur ya bir şey düşünürsünüz çok yoğun düşünüyorsunuz ama ne düşündüğünüzü kendiniz de bilmiyorsunuz. İşte tam da o durumdaydım. Bir anki kararsızlıkla kafamı yanımda yürüyen evrene çevirdim. Kafasını yere eğmiş birşeyler düşünüyor gibiydi daha çok bir derdi varmış da çözüm bulamıyormuş gibi. Ne kadar umrumda olmadığını söylesem de sanki biraz evrenin işlerine karışmam gerekli diye düşündüm ve elimi evrenin koluna vurmaya başladım.

"Heyy"

"Hocam benim bir adım var."

"Evren... oldu mu!?"

"Oldu. Şimdi buyrun hocam"

"Birşey soracağım."

"Tabi."

ALTIN RENKLİ GÜL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin