"Bu akşam Jeongguk'a gidiyoruz. Akşam yemeğine çağırdı."
Telefondan başımı kaldırıp Jimin'e baktım ciddi olup olmadığını ölçmek için. Fakat ciddi olduğunu görünce kaşlarım çatıldı. "Dalga mı geçiyorsun? Yemeğe gitmeyeceğim tabi ki."
Jimin gülerek başını sağa solladı. "Yemek kimin sikinde? Bizimkiler Jeongguk'un ağzına sıçmak için gidecek. Ortalığı sakinleştirmek de bana düşüyor."
Yerimde rahatsızca kıpırdandım. Bizimkilerin benim söyleyemediklerimi söyleyeceğini, sözleriyle onu yerden yere vuracağını çok iyi biliyordum. Jeongguk'u üzeceklerdi. Peki bu beni mutlu edecek miydi?
"Jongin?" diye sordum gözlerimi devirerek. İsminden bile iğreniyordum.
"O olmayacak. Jeongguk bizimle tek kalmak istediğini söyledi."
Başımı salladım anladığımı belirtircesine. Ondan uzak kalmak istedikçe dibinde bitmekten hoşlanmıyordum. Evleneceği adamla paylaştığı eve gitmek istemiyordum, etrafta onlara ait şeyleri görmek istemiyordum.
"Ben gelmesem?" diye rica ettim kibarca.
Jimin üzüldüğümü gördüğünde yanıma oturdu ve gülümseyerek kolunu omzuma attı. "Bu yemeği senin için ayarladığını biliyorsun değil mi? Konuşmak istiyor."
Omuzlarım çökerken parmaklarımla oynamaya başladım. Ne zaman üzülsem yada kafama bir şey takılsa parmaklarımla oynardım. Aklıma gelen şeyle duraksadım. Jeongguk'un sürekli oynadığı parmaklarım.
Kollarımı hızla göğsümde birleştirip bahçeye baktım. Bazen hafızam silinsin, hiçbir şey hatırlamayayım istiyordum. En ufak detayları bile unutmazdım ben. Sanırım en büyük lanetim buydu.
"Akşam nasıl davranacağım Jimin? Nasıl gözlerine bakıp konuşacağım? Onu gözlerimin önüne getirince bile aklımı kaybediyorum ben." dediğimde Jimin kaşlarını çattı.
"Ona mahkum değilsin Taehyung. Sırf seviyorsun diye her şeyi sineye çekip katlanmak zorunda değilsin. Sevgi bu değil. Oturup konuştuktan sonra, bazı davranışlar kırdığı halde değişmiyorsa veya mücadele yoksa sevgi de biter."
Ağzımı açtığım sırada Hoseok yanımıza geldi. "Hadi bakalım gençler. 15 dakika içinde çıkıyoruz."
Jimin bana gülümseyip yerinden kalktı ve elini uzattı. Gülümseyerek elini tuttum. Her ne kadar istemesem de bu konuşma bugün gerçekleşecekti ve bu iş sonuçlanacaktı.
***
Jeongguk'un evinin önündeydik. Tüm düşüncelerim, heyecanım, endişelerim buraya geldiğimizde yok olmuştu. Evden çıkmadan önce gerginlikten bizimkilerin başının etini yemiştim ama şu an gayet normaldim.
Bu gece neler konuşulacağını ve neler olacağını tahmin edebiliyordum. Belki de kabullendiğim için bu kadar sakindim.
Namjoon arabayı park edip yanımıza geldiğinde, derin bir nefes alıp zili çaldım. Birkaç saniyenin ardından kapı açıldı. Jeongguk'un ilk göz göze geldiği kişi ben olduğumda başımla selam verdim hafifçe. Ufak bir afallamadan sonra bana gülümsedi ve kenara geçti geçmem için.
Yanından geçerken kokusunu almamak için nefesimi tuttum ve hızlı adımlarla salona geçtim. Fakat nefesimi bıraktığım gibi kokusu burnuma dolmuştu. Aptallığıma başımı eğerek güldüm. Onun evinde kokusunu almamak için çabalıyordum.
"Geldiğiniz için teşekkür ederim. Masayı bahçeye hazırladım, geçelim mi?"
"Olur." dedi Yoongi sırıtarak. "Yemek için sabırsızlanıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
liar | taegguk {düzenlendi!}
Roman pour Adolescentsseni insanlara öyle güzel anlattım ki, kimse gelip 'o seni sevmiyor' diyemedi.