Taehyung'un sevgilisi olmak sandığım kadar zor değildi.
Birkaç gündür sürekli diken üzerindeydim fakat gerçekten sandığım gibi bir şey yoktu. Taehyung bana ve arkadaşlarına gayet normal ve içten davranıyordu. Jungkook'un dediği gibi, Taehyung sadece dışarıdakilere acımasızdı.
Taehyung beni -Jungkook'un- sevmiyordu. Bunu anlamak o kadar zor değildi. Gözlerinde hiçbir duygu barındırmıyordu. Ağzından hiç güzel söz duymamıştım mesela. Taehyung cidden hiçbir şey hissetmiyordu.
Fakat korumacı ve kıskançtı. Bana çevrilen bakışlara, benimle muhabbet eden kişilere baktıkça deli oluyordu. Sürekli dibimdeydi. Elleri ellerimden asla ayrılmıyordu. Hiçbir duygu olmasa da sevgiliydik. Sanırım ondan böyleydi.
Ve Tanrı aşkına her bulduğu fırsatta bana dokunuyordu. Daha öpüşmekten ileri gitmemiştik fakat ilerisini istediği açıktı.
"Jungkook oyunu kim kazanacak? "
Ben Jeongguk yalnız.
Bakışlarımı Seokjin'e çevirdiğimde bakışlarıyla koltuğu işaret etti. Bakışlarım bu sefer yarış oyunu oynayan Taehyung ve Jimin'e kayarken hafifçe gülümsedim.
"Tae kazanacak. " diye mırıldandım bakışlarımı televizyona çevirirken. Oyuna odaklandığım pek söylenemezdi aslında.
Jimin sinirle gülüp kumandayı daha sert kavradı. "Nasıl da sevgilisini tutuyor puşt."
Hafifçe gülüp başımı koltuğun kol koyma kısmına yasladım ve gözlerimi yumdum. Başımda keskin bir ağrı vardı.
"Jungkook iyi misin sen? " diyen Yoongi'yle Taehyung'un bana bakması bir olmuştu. Başımı sallamıştım fakat Taehyung elinde ki kumandayı atıp anında yanıma gelmişti.
"Neyin var? " diye mırıldandı dudaklarını alnıma bastırırken. Gözlerimi sımsıkı yumdum. "Başım ağrıyor. "
Taehyung başını sallayarak bedenimi kucağına aldı ve odaya doğru yürüdü. "Birkaç saat bizi rahatsız etmeyin. Gebermek üzere olsanız bile gelmeyin odaya. "
Odaya girdiğimizde Taehyung kapıyı kapattı ve bedenimi yatağa yatırdı. Anında cenin pozisyonunu alıp dolu gözlerimi sildim. Hasta olduğumda yada başıma ağrı girdiğinde nedensizce ağlardım.
"Bedenini kasıyorsun. Rahatla bebeğim."
Taehyung yumruk yaptığım ellerimi nazikçe açarken bakışlarımı ona çevirdim. Bakışları her zaman ki gibi ifadesizdi fakat yüzünde ki ifade yumuşaktı. Taehyung benim yanımda gerçekten değişiyordu.
Parmakları başıma masaj yapmaya başladığında titrek bir nefret alarak gözlerimi tekrar yumdum. Yüzüme çarpan nefesi, başımı nazikçe ovan parmakları acımı çoktan unutturmuştu bana.
"Bebek gibisin cidden. " dedi hafifçe gülerek. "Ufacık şeyde ağlıyorsun ve ilgi görmeye başladığında uysallaşıyorsun."
"Alakası yok! " diye çemkirdim aniden. "23 yaşında ki adam nasıl bebek oluyor acaba? "
Taehyung dudaklarını çeneme bastırıp gözlerimin tam içine baktı. "Söz dinlemeyen, sürekli ilgi isteyen küçük bir bebeksin. " diye mırıldandı. Dudakları tekrar boynumda gezinmeye başlamıştı. "Benim küçük bebeğim. "
Dudakları son kez çeneme ve boynuma bastırıp üzerimden kalktığında, titreyen göz kapaklarımın ardından baktım. Dokunuşları başımı döndürmüştü.
"Eczaneye gidiyorum. Evde ilaç yok." dediğinde sersem bir şekilde başımı salladım.
Taehyung odadan çıktığında hafifçe doğrulup sırtımı yatak başlığına yasladım. Her şey garip bir şekilde güzel gidiyordu fakat kendimi Taehyung'a teslim etmem, kendimi bu kadar çok kaptırmam uygun muydu?
Günün birinde Jungkook geri dönmek istediğinde ne yapacaktım? Hiçbir şey yaşanmamış gibi kendi hayatlarımıza mı dönecektik? Yada daha kötüsü Taehyung her şeyi öğrendiğinde ne olacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
liar | taegguk {düzenlendi!}
Ficção Adolescenteseni insanlara öyle güzel anlattım ki, kimse gelip 'o seni sevmiyor' diyemedi.