·Three·

295 31 11
                                    

"Profesör McGonagall." McGonagall arkasını döndü.

"Hepiniz ne kadar da büyümüşsünüz." McGonagall, dolu gözlerini sildi ve burnunu çekti. Sonrasınsa da herkes ile teker teker sarıldı. "Gelin odama geçelim, orada konuşalım. Çocukları nereye bıraktınız?"

"Anneme bıraktık profesör." McGonagall başını salladı ve beraber boş Hogwarts'ın içine girdiler. "Maise buralarda mı?" McGonagall başını hayır anlamında salladı.

"Genelde buralarda dolaşmaz. Gryffindor ortak salonunun oralardadır. Ya da büyük salondadır." Hepsi birden başını salladılar. Harry, bir dönem Dumbledore ile çokça konuştuğu odaya girince kendini bir tuhaf hissetmişti. Üstelik bunu hisseden tek kişi Harry değildi. Dumbledore'nin tablosuna baktığında koltuğunda uyuduğunu gördü Ron. Snape'in tablosuna baktığında ise orada olmadığını gördü.

"Profesör Snape neden yok?" McGonagall hüzünle başını salladı. Snape'in gitmesinden memnun olmadığı belliydi.

"Kaçtı. Bir daha da dönmedi." Hepsi anlayışla başlarını salladılar. "Açıkçası George'un mektubunu beklemiyordum. En azından şu anlık. Neden bir anda görmek istediniz?"

"Fred'e kendi günlüğünü vermiş. Hayalet olduğunu yeni öğreniyoruz. Biz de gelip onu görmek istedik." McGonagall hüzünlü bir biçimde başını salladı.

"Öldükten 1 hafta sonra buraya hayalet biçiminde geldi. Şok olmuştum. Burada kalıp kalamayacağını sorunca seve seve kalabileceğini söyledim. İlk başlarda o da çok şaşkındı. Gryffindor öğrencilerini kontrol alması görevini verince sevinmişti. Çoğu profesörü de tanıdığı için alışmada zorluk çekmedi." George sertçe yutkundu.

"İlk önce ben tek başıma konuşabilir miyim?" Herkes başını sallayınca George kalktı.

"Büyük bir ihtimal... Ortak salonda Fred'in ölü bedenini gördüğü yerdedir. Şu sıralar oralarda çok dolaşıyor." George başını sallayıp müdür odasından çıkıp büyük salona doğru ilerlemeye başladı. Her bir koridorda farklı bir anısı canlanıyordu. Bu canını yaksa da pek umursamadan anıları düşünüyordu.Büyük salonun kapısı açıktı. İçeri girince gördü... Maise'yi gördü.Şeffaf bir görüntüye kavuşmuş olsa dahi gözlerinin yeşilliği gün ışığı gibi ortada duruyordu. Baştan aşağıya süzdü Maise'yi. Üzerinde upuzun ve bembeyaz bir elbise vardı. Havada olmasına rağmen uçları yere değiyordu. Kolları tıpkı elbise gibi tüldendi ve ellerine doğru genişliyordu. Saçları iki yanından geniş bir şekilde örüktü ve her ne kadar şeffaf olsada saçlarının sarısı belli oluyordu. Elinde Fred'in ona hediye olarak verdiği ince, zarif kelebek şeklindeki yüzük vardı. Maise'ye bakarken bir hayalet değil de bir periymiş gibi hissetmişti. Maise'yi her zaman çok zarif bulmuştu ve bunun için ikizi adına da fazlasıyla mutlu olmuştu.

"Şekerli Viski?" Maise başını hızlıca kaldırıp George'a baktı. Zaten dolu olan gözlerinden -büyük bir ihtimal o sırada Fred'i düşünüyordu- birkaç yaş hızlıca düşmüştü.

"George?" George evet anlamında başını sallayıp Maise'nin yanına oturdu. "Fred günlüğü getirdi mi?" George başını gülerek evet anlamında salladı.

"Onu özlüyorum." Maise hüzünlü bir şekilde gülümsedi.

"Bende Georgie... Hemde çok..." İkili birbirlerine baktı. Ağlıyorlardı ama yüzlerinde buruk bir gülümseme vardı.

"Hayalet olduğunu yeni öğrendim. Yoksa daha önce gelirdim." Maise sorun olmaz anlamında başını sallayıp tam Fred'in cesedinin yattığı yere yattı.

"Keşke bende hayalet olmasaydım. Her gün buraya gelip... O cansız bedenin aklıma gelmesi..." Şeffaf yüzünden şeffaf bir yaş dökülüp tekrar şeffaf bir şekilde yere düştü ve kayboldu.

"𝐇𝐞𝐥𝐥𝐨 𝐌𝐚𝐝𝐚𝐦 𝐆𝐡𝐨𝐬𝐭" / Fred WeasleyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin