★9

344 14 3
                                    

Bu hafta çok çabuk geçmişti. Bugün cumaydı ve ben cidden bitmiş durumdaydım. Özel hocayla bu hafta içinde iki gün görüşmüştük ve bana baya bir test yüklemişti. Son görüşmemizden beri testlerle boğuşuyordum.

Zil çaldığında neredeyse ben hariç herkes dışarı çıkmıştı. Bense önümdeki testten kafamı kaldırmadan çözmeye devam ediyordum. Bu hafta içinde yaklaşık bin beş yüz soru çözmüştüm. Bu benim için hızlı bir başlangıç olmuştu ama iyiydi. Sınava gerçekten az bir zaman kalmıştı. Aralık ayının ortalarındaydık ve yaklaşık üç ay kalmıştı.

Hangi ara uykuya daldım bilmiyorum ama aniden gözlerimi açtığımda öğle arasıydı. Miray ve Damla başımda dikilmiş bana bakıyorlardı.

"Tanrım, başım," diyerek başımı iki avucumun arasına aldım. Sonra kafamı kızlara doğru kaldırdım.

"Neden beni uyandırmadınız?"

"Bu hafta tam bir zombi gibiydin, Toprak. Son zamanlarda çok fazla çalışıyorsun ve kendini çok yoruyorsun o yüzden uyandırmak istemedik," dedi Miray bir abla edasıyla. Gülümsedim.

"Peki, hocalar?" Damla sırıttı. Anlamsız gözlerle ona bakıyordum.

"Dün gece uyuyamadığını söyledik," dedi Miray tekrardan. Başımı salladım.

"Hadi kalk yemekhaneye inelim. Benim karnım kurt gibi aç," dedi Damla karnını göstererek. Ama gözlerinde anlamsız bir kırgınlık vardı. Hafif bir gülümsemeyle ayağa kalktım.

Yemekhaneye indiğimizde yaklaşık on masa falan doluydu. Yemek sırasında da birkaç insan vardı. Hepimiz sıraya doğru yönlendik ve kızlar öne ben ise onların arkasına geçtim. Sıra Damla ve Miray'a geldiğinde yemeklerini aldılar, yanımdan geçerken oturacağımız masayı işaret ettiler. Tam yemeğimi alacağım sırada bir el önümü kesti.

"Bizim zombi de buradaymış," dedi Çağlar saf alay içeren ses tonuyla. Bende alayla ona baktım.

"Zombi gibi görünmemin sebebinin çalışmak olduğunu biliyor muydun, bay ukala?" dedim sinir bozucu bir sesle. Küçük bir kahkaha attı.

"Diklenmen hoşuma gidiyor," dedi gülerek. "Ama çok fazla çalışma beynini yakarsın sonra."

"Ha ha ha, çok komik. Bence sende her gördüğün fırsatta benimle uğraşmak yerine gidip bir iki soru çözebilirsin," dedim ukala bir tavırla. Bu sefer daha fazla kahkaha attı. Yemekhanedeki birkaç gözün bize döndüğünü hissetmiştim.

"Ben ve soru çözmek? Bücür, bu bir balinanın uçması kadar imkânsız," dedi. Hala dalga geçiyordu.

"O zaman sınavlardan sonra da imkansız olup olmadığını görürüz," dedim ve elime tepsi alarak yemekleri koymaya başladım.

"Sınava gireceğimi kim söyledi?" dedi tek kaşını kaldırarak. Durdum ve iki kaşımı da kaldırarak ona döndüm.

"Anlamadım?" Omuz silkti.

"Yurtdışına gideceğim," dedi rahat bir tavırla.

"Peki, hoşça kal," dedim son kelimenin üstüne bastırarak. Sırıttı. Bu sırıtış bembeyaz dişlerini ortaya çıkarmıştı.

"Görüşürüz, bücür." Bana inat söylemişti. Ters ters baktım ve arkamı dönerek ondan uzaklaştım.

Kızların yanına gittiğimde bana sırıtarak bakıyorlardı. Kafamı sallayarak ne olduğunu sordum.

"Çağlarla baya yakın gibisiniz," dedi Miray imayla. Gözlerimi devirdim ve tepsimi masaya koyarak bedenimi sandalyeye bıraktım.

"Dalga geçmeyin," dedim sitem ederek. "Yakın falan değiliz. Sadece sürekli benimle uğraşıyor ve beni sinir ediyor."

Siyah KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin