Gözlerimi açtığımda kalbim yerinden çıkacakmışcasına çarpıyordu. Kötü bir rüya görmüştüm sanırım ama hatırlamıyordum.
Alarmım henüz çalmamıştı. Elimi alnıma koydum ve sakinleşmek için bir süre öyle bekledim. En sonunda yorganı üstümden attım ve ayaklarımı yataktan sallandırarak duvardaki aynalı saate baktım. 06.00 'dı. Güneş hafifen doğmuş ve geceden kalma nahoş bir renk oluşturuyordu. Yataktan kalktım ve lavoya gidip elimi yüzümü yıkayarak tekrar odama döndüm.
Üzerime hızla eşofmanlarımı giydim. Mor kenarları çizgili taytım ve mor sporcu atletimin üzerine siyah kapüşonlu montumu giydim. Saçlarımı dağınık bir topuz yaptım ve Mp3'ümü alarak aşağı indim. Beyaz kenarları mor olan air sporlarımı ayağıma geçirdim. Kış aylarındaydık ama İzmir o kadar da soğuk değildi. Anahtarlarımı montun cebine attım ve sessizce kapıdan çıktım. Babamı uyandırmak istemiyordum çünkü dün iş gezisinden bayağ yorgun dönmüştü ve bugün evde kalmayı planlıyordu.
Kulaklıklarımı kulağıma takarak yavaş bir tempoda yolun karşısına doğru koşmaya başladım. Havada dünden kalma yağmur kokusu vardı. Bedenim hiç dinlenmiş değildi, farkındaydım. Çünkü dün kolyeyi aramak için bakmadığım yer kalmamıştı. Gece geç bir saatte yatmıştım. Karşıya geçerken arabalara bakmayı son anda düşünebilmiştim ama zaten yol boştu. Okula gitmeden önce koşuya çıkmak iyi olmuştu çünkü okula ölü gibi gideceğimden emindim. Sahile doğru yavaş yavaş tempomu artırdım. Sahile geldiğimde koşu yoluna girerek tam bir tempoyla koşmaya başladım. Koşu yolunun başına geldiğimde geri dönüp sonuna kadar tekrar koştum ve sonunda bitirdiğimde kulaklarımı çıkararak deniz kenarındaki o kaba taşlardan birine oturdum. Dağınık topuz yaptığım saçlarım biraz daha dağılmıştı ve terlemiştim. Saate baktığımda 06.50 olduğunu gördüm. Taştan kalktım ve kulaklıklarımı tekrar takarak bu sefer daha hızlı bir tempoyla eve doğru koşmaya başladım. Sahil ve evin arası çok yoktu fakat okula yetişmem için hızlı olmam gerekiyordu. Duş almam lazımdı ve kabaran saçlarım beni bayağ bir uğraştırıyordu.
Eve geldiğimde hala sessiz olduğunu farkettim. Ayakkabılarımı çıkardım ve merdivenlere yöneldim.
"Toprak ?" Arkamdan gelen sesle aniden döndüm fakat ani dönüşle neredeyse üçüncü basamaktan yere kapaklanacaktım.
"Üzgünüm, korkuttummu ? Burada olduğumu bildiğini sanıyordum." dedi Hafize Sultan endişeli bir sesle.
Şey, sorun değil. Benim biraz kafam dalgın. Unutmuş olmalıyım." diye geveleyerek cevap verdim ve gülümseyerek cevap vermesine frsat bırakmadan merdivenleri çıkmaya başladım. Odama geldiğimde kıayafetlerimi kirli sepetine attım ve kendimide hızla banyoya attım. Sıcak su iyi gelmişti. Şimdi bedenimi biraz daha gevşemiş hissediyordum.
Banyodan çıktım ve bornozumla aynanın karşısına geçerek kendime baktım. Gözlerimin altında hafif bir morluk vardı. Gece uyuyamadığım sıralarda hep böyle olurdu. Hızla üzerimi değiştirdim ve saçlarımı kurutarak tekrar aynanın karşısına geçtim. Çekmecemi karıştırarak elime pahalı olduğu her halinden belli olan bir fondoten aldım. Fondoten sürmekten nefret ediyordum. Az bir şey işaret parmağıma sıktım ve göz altlarıma masaj yaparak yaydım. Tenimle hemen kaynaşmıştı rengi. Şimdi biraz daha iyi görünüyordum. Ardından gözlerime kalem çektim ve ahududulu dudak balmımı sürüp makyaj işimi bitirdim. En azından daha az ölü gibi görünüyordum. Sıra saçlarıma gelmişi.Uğraşmak istemiyordum gerçekten. O yüzden saç şekillendirici kremi elime sıktım ve gelişi güzel saçlarıma yaydım. En azınan kabarıklığını almıştı. Saçlarımı taradım ve sıkı bir atkuyruğu yaparak işimi tamamladım. Aşağı indiğimde babam hala ortalıklarda görünmüyordu. Umursamadım ve direk kapıya yöneldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Kadar
Teen FictionDenizin dalgaları gibiydi tutunduğumuz umutlar. Bir geliyor, bir gidiyor. Kaybettiğimiz umudu bize geri vermek istercesine kayalara çarpıyordu dalgalar. Sanki gelirken getirdiği umutları giderken götürmeyecekmiş gibi. Kafamı ona çevirdim ve o derin...