Sabah uyandığımda ilk defa uykumu alabilmiştim. Saate baktığımda 12.00 ye geliyordu. Hafta sonu olduğu için tatilin keyfini çıkarmak istedim ve mutfağa inerek kendime sandviç yapıp bol bol dizi izlemeyi planlıyordum.
Saçımı dağınık bir topuz yaparak Hummel eşofmanlarımı geçirdim ve mutfağa indim. Babam ortalıkta gözükmüyordu. Sanırım çıkmıştı. Salondan geçerek mutfağa yöneldim. Saliha Sultan fırına bir şeyler vermekle meşguldü.
"Günaydın Saliha sultan," diyerek mutfağa daldığımda ufak çaplı bir çığlık atarak elindeki tepsiyi yere düşürdü. Hızla inip kalkan göğsünü tutarak,
"Ay ödümü kopardın Toprak kızım. Niye sessiz geliyorsun?" diye kaşlarını çatıp bana bakınca dayanamadım ve gülmeye başladım. Masada duran elmayı elimi alıp koca bir ısırık aldım ve ona dönerek,
"Sessiz gelmedimdi canim o kadar konsantre olmuştun ki yaptığın işe, beni duymadın bile," diyerek yerdekileri toplamasında ona yardım ettim.
"Seni kahvaltıya çağıracaktım fakat baban pardon yani Poyraz Bey uykunu alman gerektiği için seni yalnız bırakmamı söyledi. İstersen sana bir şeyler hazırlayabilirim," dedi belindeki önlüğe elini silerek.
"İyi yapmışsınız. Yok, ben şimdi kendime bir şeyler hazırlarım," diyerek direk olarak buzdolabının kapağını açtım.
"Yok canim siz zahmet etmeyin ben hemencecik istediğiniz şeyi hazırlarım size," dedi bana doğru bakarken. Bakışlarımı ona cevirdim ve kaşlarımı çatarak yapmacık bir şekilde kızdım.
"Bak Saliha Sultan ben bu eve ait değilim ve alışmamı istiyorsanız lütfen böyle davranmayın. Kendi evim gibi hissetmeye ihtiyacım var olur mu?" dedim sesimiz samimi çıkmasına dikkat ederek.
Anlayışlı bir şekilde başını sallayarak mutfaktan çıktı. Bende dolaptan peynir, domates, salam…gibi sandviçlik malzemeler ve limonata çıkararak kendime güzel bir kahvaltı hazırladım ve tepsimi alarak odama yöneldim. Yatağıma oturarak bilgisayarımı kucağıma aldım ve dizilerin sezonlarını incelerken telefonumun titrediğini hissettim ve cebimden çıkartarak gelen mesajı açtım. Miray’dandı.
"Toprakçım hemen üstünü değiştirerek hazırlanıyorsun ve Damla’yı da alarak kızlar günü yapıyoruz," ama ben emri vakilerden hoşlanmam. Kaşlarımı çatarak mesaja bakarken devamı daha da ilgimi çekti.
"O kaşlarını çatmayı bırak ve biran önce hazırlanmaya bak, itiraz istemiyorum ona göre hadi bakalım :)" diyerek mesajını tamamlamış birde gülücük koymuş ya deli kız diye söylenerek yataktan kalktım ve dolabımı açarak ne giyeceğime karar vermeye çalıştım.
Öyle kıyafetleriyle dikkat çekmeye çalışıp koca bir dolaba sahip olup da 'giyecek hiçbir şeyim yok' tribine giren kızlardan değildim ama nereye gideceğimizi bilmediğimden karar verememiştim. En iyisi sportif takılmak diye düşünerekten altıma dar bir tayt pantolon ve üstüme kalçalarımı kapatacak gri salaş bir tişört giyerek saçlarımı düzleştirip atkuyruğu yaptım. Son olarak rimel ve kalem olan vazgeçilmez ikilimi de sürerek aşağı indim. Kapıdan çıkacağım sırada babama haber vermediğim aklıma geldi. Normalde ondan kesinlikle izin almazdım, burnumun dikine giderdim fakat benimle hastalık olaylarından sonra o kadar ilgilenmişti ki o kişi benim babamda olsa haksizlik etmiş gibi hissediyordum. Aramakla aramamak arasında kalırken kafamım içindeki savaşa bir son verdim ve telefonumu alarak aramaya başladım. Birkaç çalıştan sonra hemen açarak konuşmaya başladı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Kadar
Teen FictionDenizin dalgaları gibiydi tutunduğumuz umutlar. Bir geliyor, bir gidiyor. Kaybettiğimiz umudu bize geri vermek istercesine kayalara çarpıyordu dalgalar. Sanki gelirken getirdiği umutları giderken götürmeyecekmiş gibi. Kafamı ona çevirdim ve o derin...