Uzun zaman sonra, yine karşınızdayım. :)
Ve yine bir pazartesi günü daha. Ve bir.kantin sırası. Sabah nasıl kalktığımı bilmiyordum çünkü dün gece çok geç yatmıştım. Bu aralar dersleri boşladığım için dün gece geç saatlere kadar test çözmüştüm. Gözlerim kapanmak için benimle kavga ediyordu resmen.
"Şşt oradaki!" Umut'un sesini duyduğumda kafamı koyduğum kantin camından kaldırdım ve sesinin geldiği yöne baktım.
"Mal mısın, Umut?" dedim gözlerimi devirerek.
"Evet, neden?" Kaşlarımı kaldırarak ona baktım. Aptal, bir de evet diyordu.
"Aptal," dedim oflayarak.
"Ama bir karar ver Toprakcım ya. Mal ya da aptal, hangisi?" Sırıtıyordu. Kafasına vurdum.
"Her ikisinden de birazcık," dedim iki parmağımın arasında ölçü göstererek.
"Neye kara verecekmiş, Toprakcığın?" diye sordu Çağlar yanımıza gelerek. Ona doğru döndüm. Neden sürekli şöyle davranıyordu, anlamıyordum. Bir şey mi yapmıştım acaba ona?
"Çağlar," dedim sahte bir gülümseme göndererek ona. Bana doğru döndü fakat sonra beni biraz itip kantin camından Semiha teyzeye seslendi. Kaşlarımı çattım. Derdi neydi?
Onu umursamadan Umut'a doğru döndüm ve onu da Çağlar'a kaşlarını çatarak bakarken yakaladım.Ne var, dercesine kaşlarımı kaldırdım. Bana baktı ve bilmiyorum, dercesine omuz silkti. Ailesiyle sorunu mu vardı da bizden çıkarıyordu sinirini acaba?
"Çekilirsen geçeceğim." Aksi ve soğuk sesin sahibine döndüm ve kaşlarımı çattım.
"Derdin ne senin?" diye tısladım sinirle. Sinirlerim bozulmaya başlamıştı. Birkaç saniye hiç çekmeden soğuk ve mesafeli bakışlarıyla gözlerimin içine baktı. Gözlerimi kaçırma isteği duyuyordum fakat öylece kalmıştım.
"Bir derdim yok," dedi omuz silkerek.
"Ciddiyim, Çağlar neden böyle davranıyorsun?"
"Neden sana cevap vermek zorunda olduğum hissine kapıldın?" Kaşlarını kaldırmıştı fakat bakışları daha fazla uzatmamam gerektiğini söylüyordu.
"Pekala, yolunda değilim. Kenardan geçebilirsin," dedim nefesimi bırakarak.
"Orada da sevgilin var," dedi kafasıyla Umut'u göstererek. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken kaşlarımı çatmıştım. Ellerimi yumruk yaptım ve tüm gücümle onu ittirdim. Umut'unda şok olduğuna emindim çünkü böyle bir şeyi kimse söylememişti ona. Çağlar bana daha önce de ima etmişti.
"Derdin ne ya!" diye bağırdım. Bunu beklemediğinden emindim çünkü itmemle birkaç adım gerilemişti ve elindeki çayı düşürmüştü.Kantindekilerin dikkati bizim üzerimize dönmüştü. Sinirle ela gözlere bakıyordum. Haddini aşıyordu.
Gözlerindeki şaşkınlığın yerini daha yakıcı bir şey alırken karşısında yumruklarımı sıkmış duruyordum. Öfke elaların kenarlarındaki çizgileri ortaya çıkarırken bir adım gerileme isteği duydum fakat olduğum yerden kımıldamadım. Benim üzerime gelmeye başlayınca Umut önüme geçti ve ellerini göğsüne koyup onu durdurdu. Çağlar'ın sinirden kasılmış suratı Umut'a dönerken Umut umursamıyordu.
"Çekil," dedi Çağlar sert bir sesle. Fakat Umut aldırmıyordu.
"Kendine gel, Çağlar," dedi o da ciddi bir sesle. Bir an şaşkınlıkla Umut'a çevirdim bakışlarımı. Onu hiç böyle ciddi görmemiştim. Ve görmek de istemiyordum.
"Sana mı soracağım, lan!" diye bağırdı ve Umut'u itti Çağlar. Umut ani gelen darbeyle geriye doğru sendeleyip yere düşerken kantindekilerden çığlık sesi geldi ve ben hızla Umut'a yöneldim. Kantindeki birkaç kişi ayağa kalkmış ve Çağlar'ın yanına gelmiş kolundan tutuyorlardı.Çağlar'ın bakışları Umut'un yanında duran bana kayınca bu sefer gerçekten gerileme isteği duydum fakat yerde oturmuş kafasını tutan Umut'u bırakmak istemiyordum.
"Noluyor lan!" dedi Umut kafasına tutmasına rağmen bağırarak. "Çağlar, derdin ne lan!"
"Cidden, Çağlar," dedim daha sakin bir sesle. Şuan onun üzerine gitmek iyi bir fikir gibi gelmiyordu.
"Hiçbir şey!" diye patladı Çağlar aniden. İrkildim. "Bana soru sormak yerine Umut'una bak. Bir yeri falan acımıştır." Sesindeki alay kusmak istememe sebep olmuştu.
"Çağlar," dedim dişlerimin arasından. "Sana son kez söyleyeceğim. Umut benim sevgilim değil!" Son kelimeye doğru sesimi yükseltmiştim. Kantindeki bütün yüzler bize bakıyordu. Bazıları korktuğundan dolayı kantini terk etmişti fakat nereden baksan altı yedi kişi toplanmıştı etrafımıza. Yerden kalktım ve karşısına dikildim.
"Cumartesi günü çok mutlu görünüyordunuz," dedi alayla. "Birlikte evden çıktınız. Gülerek bir yere doğru gidiyordunuz." Kaşlarımı çattım.
"Sen nereden biliyorsun?" diye sordum.
"Önemli mi?" dedi aksi bir sesle.
"Evet, önemli," dedim. "Beni mi izliyorsun?" Yalancı bir kahkaha attı.
"Ben mi? Seni neden izleyeyim ki, Toprak? Umurumda olmayan insanları izlemek gibi bir alışkanlığım yok," dedi dalga geçerek.
O an içimde gerçekten bir şeyler kırılmıştı. Umurumda olmayan insanları, demişti. Sinirden gözlerim dolmaya başlamıştı ve bu durumdan nefret ediyordum. Hiç yapmayacağım bir şey yaptım.
"Siktir git," dedim ve sinirle arkamı dönerek çıkışa yöneldim. Arka bahçeye gitmek istiyordum. Oraya ne zamandan beri uğramamıştım, bilmiyordum.
Arka bahçeye geldiğimde, orada oturan birini görmemle adımlarım yavaşladı. Tereddütlü adımlarla banka yaklaştığımda oturan kişiyi görmemle kızgınlığımın yerini şaşkınlık aldı.
"Serkan?" Kafasını yavaşça bana döndürerek gülümsedi. Gülümsedi!
"Toprak?" dedi ağır bir sesle. Sesinden yorgunluk akıyordu. Kaşlarım istemsiz olarak çatıldı.
"Sen iyi misin?" diye sordum yanına oturarak.
"İyiyim. Neden sordun?" dedi kaşlarını kaldırarak. Omuz silktim.
"Sadece, çok yorgun göründün gözüme."
"Dün gece uyuyamadım, ondandır," dedi göz kırparak.
"Önemli bir şey yok ya?" dedim ilgilendiğimi belli eden bir ses tonuyla. Kafasını iki yana salladı ve gülümsedi.
"Yok, yok bugün sende bir şey var. Normalde bu kadar sık gülümsemezsin sen," dedim hem şaşkınlık hem de merakla. Hiçbir şey söylemedi. Bir süre yüzüme baktı ve önüne dönüp boşluğu seyretmeye başladı. Konuşmasını bekledim fakat onun konuşmaya niyeti yok gibiydi. Hatta benim burada olduğumu unutmuşa benziyordu.
Kendi kendime kıkırdadım ve yavaşça banktan kalkıp okulun ön bahçesine yöneldim. Adımlarım ilerledikçe son birkaç gündür olan şeyler beynime hücum etmeye başladı. Hatırlamak istemiyordum. Başka şeyler düşünmem gerekiyordu.
Acaba sınava ne kadar kalmıştı.
"Toprak."
Tarihe bakmayı bile akıl edememiştim. Sınav günü geldiğinde öylece çakılıp kalacaktım herhalde.
"Toprak, sana diyorum?"
Akşam eve gidince ne yapsam acaba? Biraz kitap okuyup öyle mi ders çalışmaya başlasam?
"Toprak!"
"Damla?" Aniden sarsılmamla beyin tramvası geçireceğimi sandım.
"Deminden beri sana sesleniyorum. Sağır mı oldun, kızım?" dedi kafama vurarak. Güldüm.
"Kafam dolu bu aralar," dedim göz kırparak.
"Haberin var değil mi? Kantinden olan olaydan sonra herkes Umut ile seni konuşuyor. Sanki okul ikiye bölündü. Bir taraf ikinizin sevgili olduğunu söylüyor, diğer taraf olmadığını. Kafam şişti!" dedi gözlerini devirerek. Söylediklerini umursamadan koluna girdim.
"Aman, boşver. Her şekilde konuşacaklar zaten. Bir süre sonra unutulur." Bu rahatlık nereden geliyordu bilmiyordum ama sıkılmıştım. Bazen, bazı şeylerle uğraşmak yoruyordu.
Sessizce sınıfa gittik ve sıramıza oturduk. Çantamdan telefonumu çıkarıp, kulakluğumu takıp müziği açtım. Her daim ilaç olan, müzik.
O sırada Umut'tan gelmiş olan bir mesaj dikkatimi çekti.
'Bücür, sen iyi misin?' Gülümsedim. Bücür mü?
'İyiyim. Ya sen?' Düştüğünde pek bir hasar var gibi görünmüyordu ama bu soru artık genel konuşmaya başlangıç cümlesi olmuştu. Ve sorunun cevabını verenlerin yarısından çoğu genelde iyi değildi. Gelen mesaj sesiyle tekrar telefona baktım.
'Taş gibiyim.;) Çağlar'ın neden böyle davrandığını bilmiyorum. Kusura bakma. Onun adına özür dilerim.' Güldüm ve kafamı iki yana sallayarak müziği değiştirip kollarıma yasladım. Onun adına neden özür diliyordu ki?
Belki de Çağlar'ın ailesiyle bir problemi vardı ve etrafındaki insanlardan çıkarıyordu sinirini. Bilmiyordum fakat insanlar konusunda ön yargılı davranmaktan nefret ediyordum. Ön yargılardan nefret ediyordum ve Çağlar'ı saçma sapan şeylerle yargılayıp suçlamayacaktım.Butun ders boyunca ogretmeni dinlemek yerine biyoloji kitabindaki degisik sekilleri incelemeye baslamistim. Dersi dinlemek istesemde bi kac dakika sonra dikkatim dagiliyodu. Bir turlu caglarin dengesizlikleri aklimdan cikmiyordu. Evet , beni onemsemedigini soylediginde icimde birseyler koptugunu inkar edemiyecegim ama bunlsr benim cok yabanci oldugum duygulsr. Bu tur durumlarda ne yapacagimi bile bilemiyordum. Hep bi bilinmezlikle mucadele ediyordum , icimde kendimle savaslarim surup gidiyor. En basidinden duygularimdan emin olamiyorum yada olmak istemiyorum. Ben artik dusunmek istemiyorum. Dusunmek benim icin intihara tesebbus etmekten farksizdi.
"Toprak" diye seslendi arka siradan Damla.
"Hmm ?" diye bi ses cikti agzimdan yanaklarim siraya dayali oldugu icin.
"Neyin var senin ?"
"Biseyim var gibimi duruyorum?"
"Caglar'imi dusunuyosun "
"Caglari dusunuyo gibimi duruyorum ?"
"Neden sorularima soruyla cevap veriyosun ?"
"Sorularina soruyka cevao veriyo..."
daha cumlem tamalanmadan kafama yedigim sert bir saplakla inleyerek ayaga kalktim. Butun sinif ayni anda ilgisini bana verince ne yapacagimi sasirak kotu bakislar gonderdim fakat ise yaramadigini cok net gorebiliyordum.
Ben hala ayakta dikilirsen yavasca ogretmene baktim ve biyoloji hocasi bana degisik bir sekilde bakarken kirmizi gozlugunu isaret parmagiyla duzeltti ve birsey dmeden akilli tahtanin normal kismina gecerek bir seyler yazmaya basladi. Bende firsattan istifade yerime oturarak hemen damlaya dondum.
"Ne yaptigini saniyosun sen " diye inirli bir skilde fisildadim. Bir daha ilgiyi ustume cekmek istedigim son seylerdendi.
"Sen kasindin " dedi geriye dogru yaslanip kursun kalemi isaret ve orta parmaginin ucuna alip sallarken.
"Hem ayrica bu cocuk seninle neden bu kadar ilgileniyor?" yuzunde muzip bir ifade vardi.
"Hangi cocuk ?" evet , evet anlamamazluktan gelmek en buyuk hobimdir.
"Kim olacak Caglsr. Hem umutla sevgili olsaniz bile ona ne ki " dedi heyecanli bir sekilde siraya dogru yaklasarak. sonrs birden aklina yeni gelmiscesine yavas yavas yuzume bakti ve birden gozlerini acarak
"Yoksa , siz gercekten sevgilimisinizz " diye biraz yuksek sesle bagirdi. Bu sefer herkes olmasada bi kac kisinun dikkatini cekmeyi basarmistik.
Elimle agzini kapatarak ona 'sus yoksa elimde kalirsin ' baskislsrimi gonderdim.
"Bak , onunla sadece arkadasiz tamam mi? Hem bir sey olsaydi sizddn saklarmiydim " dedim elim hala agzindayken. Sonra basini hafifce sallayinca
"Zaten beyefendinin umrunda degilmisim" diyerek elimi agzindan cektim. Damla hafifce kikirdadi. Ne var dercesine yuzune baktim.
"Ne o uzuldunmu yoksa " dedi gulmeye devam ederken. Bir kac dakika sonra neyi ima ettigini anlsdim. Ellerim o guzel saclari icin harekete gecmisken zilin calmasiyla kosarak siniftan cikti. Bu kiz beni ciddi anlamda deli ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Kadar
Novela JuvenilDenizin dalgaları gibiydi tutunduğumuz umutlar. Bir geliyor, bir gidiyor. Kaybettiğimiz umudu bize geri vermek istercesine kayalara çarpıyordu dalgalar. Sanki gelirken getirdiği umutları giderken götürmeyecekmiş gibi. Kafamı ona çevirdim ve o derin...