Multi'de Çiğdem var...
Bugün okulda tam bir curcuna vardı. Basketbol takımı resmen oradan oraya koşturuyor ve ellerinden topu düşürmüyorlardı. Evet, basketbol maçının olduğu gün gelip çatmıştı.Çağlar ve Deniz ortalıkta görünmüyordu. Hoş, dünde yoklardı ama neyse. Umut her zaman olduğu gibi umursamaz tavırlarla elini kolunu sallayarak ortalıklarda dolaşıyordu. Bu hafta içersinde belki iki belki de üç antremana falan katılmıştı. Gerçi antreman yapmasına gerek yoktu, çocukta doğuştan bir yetenek vardı. Topu her atışında potaya sokuyordu. En son antremanlarını izlemeye gittiğimde Umut arkasını dönerek bir atış yaptı ve bildiğin top potanın arkasındaki kareye çarpıp tam ortasından girdi. Salonda önce bir sessizlik oldu sonrası ise çığlıklar, alkışlar ve ıslıklardı. Umut ise her zamanki Umut'luğunu yapıp bir elini arkasına bir elini karnına atarak eğilip selam vermişti. Bu sırada arkadan Çağlar onun ensesini tutup kaldırmış şakadan bir yumruk atmıştı ve gülüşerek oyuna devam etmişlerdi. Fakat takımdaki bir çocuğun Umut'a hiç iyi gözle bakmadığı bariz bir şekilde ortadaydı. Kimse farketmiş gibi değildi ama benim gözümden kaçmamıştı.
"Ee? " dedim masadakilerin dikkatimi üzerime çekerek.
"Maçın günü geldi çattı nasıl hissediyorsunuz?" Deniz gergin bir nefes aldı. Çağlar'sa bakışlarını üzerime dikti. Umut ise hala önündeki çayın kaşığıyla oynuyordu. Birden herkes ona dönünce , bakışlarımızı fark etmiş gibi kafasını kaldırarak gözlerini hepimizin yüzünde dolaştırdı. Hiç kimse birşey söylemiyordu. Bize şaşkın şaşkın baktıktan sonra sırıttı elindeki kaşığı bırakarak masadaki konuya odaklandı.
"Hmm" dedi elini çenesine koyarak. "Benden yorum beklemeyin. Doğrusu kazanıp kazanmamak umrum da değil. Eğlencesine oynuyorum." dediği gibi Deniz'in elindeki boş pet şişeyi kafasına yedi.
"Ama bu acıttı." dedi dudaklarını büzerek. Sırıttım.
"Aptal" dedi Deniz. "Zaten bütün derdin eğlence." Umut omuz silkti.
"Eh, abiniz de doğuştan yetenek var sonuçta." dedi sırıtarak.
"O olmasa zaten basketbolun 'B' sini göremezsin. " dedi Çağlar. Bu sefer sırıtma sırası ondaydı. Bu dişler nasıl oluyordu bu kadar bembeyaz kalabiliyordu, hem de sigara içmesine rağmen anlamıyordum. Bakışlarımı onun üzerinden çektim ve tekrar Umut'a yönlendirdim. Umut elini kalbinin üzerine koyarak vurulmuş numarası yaptı.
"Bak işte bu kalbimi kırdı" dedi dudaklarını büzerek. Bir iki saniye sonra masadan bir kahkaha sesi yükseldi. Umut da dahil hepimiz gülüyorduk. Çağlar bile! Kantindeki bir kaç kişinin bize garip bakışlar attığını hepimiz de biliyorduk ama doğrusu bugün takım için stresli bir gündü ve biraz rahatlamaya ihtiyaçları vardı.
"Hey" dedim dikkatleri tekrar üstüme çekerek.
"Benim sorum hala cevaplanmadı"
"Doğrusu" dedi Deniz. "Karşımızdaki takım son iki yıldır hiçbir maçı kaybetmedi. Nasıl olmamızı beklersin ?"
"Sanırım bayağ iddialı. Pekala, ama bu kadar strese gerek yok. Ne olursa olsun sizde çalıştınız ve biz size güveniyoruz. " dedi Miray gözlerini hepsinin üzerinde dolaştırıp. Herkes bir anda sessizliğe gömüldü. Zil çaldı fakat kimse yerinden kıpırdamadı. Kantindeki uğultu biraz daha artmıştı. Maç olduğu için çoğu ders iptal edilmişti.Okul için önemli bir maçtı. Çünkü duyduğuma göre geçen sene hiçbir maçı kazanamamışlardı. Bir süre daha konuştuktan sonra herkes ayaklandı ve farklı yönlere gitmeye başladılar. Damla'nın morali önceki günlere oranla daha iyiydi. Kantinin marketine doğru ilerleyip şekersiz çay aldıktan sonra arka taraftaki gizli yere gittim. Çayımı yudumlarken birinin yanıma oturduğunu hissettim fakat dönüp kim olduğuna bakmadım çünkü bu kokuyu artık adım gibi biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Kadar
Teen FictionDenizin dalgaları gibiydi tutunduğumuz umutlar. Bir geliyor, bir gidiyor. Kaybettiğimiz umudu bize geri vermek istercesine kayalara çarpıyordu dalgalar. Sanki gelirken getirdiği umutları giderken götürmeyecekmiş gibi. Kafamı ona çevirdim ve o derin...