Multi'de Umut var...
Sonunda beni bu işkenceden kurtaran zil çalmıştı. Ders edebiyattı ve ben gerçekten edebiyattan nefret ederim. Hele ki hocanız çok despot birisiyse bu dersten geçmeniz gerçekten zordu.
Yavaş hareketlerle sıramdan kalktım. Damla pencere kenarında telefonla konuşuyordu. El ve kol hareketlerinden pekte hoş bir konuşma yapmadığı belli oluyordu.
Ön sırada kulaklıklarını takmış bir şekilde yatan Miray'ı dürttüm.
"Miray kalk hadi"
"Ne var" dedi boğuk çıkan sesiyle. Edebiyat dersi gerçekten insanın uykusunu getiriyordu.
"Hadi gel dışarı çıkalım, sıkıldım."
"Damla'yla git " dedi sanki mümkünmüşçesine sıraya daha çok yapışarak.
"Onun işi var hadi kalk" dedim.
Bir süre bekledim ama sesini çıkarmayınca kulağından kulaklığını çektim , bu hareketimle irkilerek ayağa kalktı.Sinirli gözleri her ne kadar beni koşmam için tetiklese de, omuzlarımı silkerek şirince gülümsedim. O da gözlerini devirerek hızlıca sınıftan çıktı. Zaferin verdiği mutlulukla arkasından takip ettim.
Bahçeye girince soğuk rüzgar tenimle temas etti. Yağmur dinmişti ama yerini ciddi anlamda bir soğuğa bırakmıştı. Merdivenlerden inerek kapının girişinde bulunan banklara ilerledik.
"Dur oturma" Diyerek Miray kolumdan tuttu ve parmağını bankta gezdirdi.
"Yaş bunlar, arkadaki çardaklara gidelim gel" dedi birşey söylememe fırsat bırakmadan. Vay canına gerçekten sinirli.
"Çokmu kızdın?" dedim sesimin sakin çıkmasına dikkat ederek.
"Ne için?" dedi hızlı adımlarla yürümeye devam ederek.
"Neden olacak.Seni zorla kaldırdığım için"
"Hayır, sadece düşünemeye ihtiyacım vardı biraz" dedi arka bahçeye dönen yere geldiğimizde.Söylediği şeyle durup öylece bekledim. Gelmediğimi farkettiği zaman arkasını dönüp soran gözlerle bana baktı.
"Neyin var senin?" dedim kollarımı göğsümde birleştirerek.
"Kafam dalgın biraz"
"Yapma ama Miray" dedim, sesim artık sert çıkıyordu.
"Seninle yeni tanışmış olabilirim ama anlamayacak kadar aptal değilim, bana neden güvenmiyorsun?"
"Ne alakası var şimdi güvenip güvenmemekle" dedi arkasını dönüp tekrar yürümeye başlayarak. Bende hem konuşuyor hem de onu takip ediyordum. Arkada bulunan bütün çardaklar doluydu. En köşedekinde Çağlar' gil vardı. O tarafa doğru yürümeye başladı. Gerçekten mi, Çağlar' mı? Ahh ...
"Bana güvenseydin dertlerini paylaşırdın" dedim.
Çardağa giderek Umut'un yanına sertçe oturdu. Bende gidip karşı tarafda ki Deniz'in yanına oturdum. Diğer yanında da Çağlar oturuyordu.
Çağlar bizi öyle görünce ikimize de bakıp
"Neyiniz var sizin " dedi gözlerini bende sabitleyerek. İkimizden de ses çıkmayınca oflayarak geri yaslandı.
"Hadi ama güzellikler noldu size, benimi paylaşamadınız gene?" dedi umut samimiyetsiz bir şekilde. Söylediği şeyle gerçekten sinirlenmiştim.
"Kapa çeneni" diye bağırdık Miray'la aynı anda.
Ne kadar bazen komiklikleri beni sakinleştirse de sinirli olduğumda üstüme gelinmesinden nefret ederim. Umut da böyle bir tepki beklemiyor olsa gerek ki
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Kadar
Teen FictionDenizin dalgaları gibiydi tutunduğumuz umutlar. Bir geliyor, bir gidiyor. Kaybettiğimiz umudu bize geri vermek istercesine kayalara çarpıyordu dalgalar. Sanki gelirken getirdiği umutları giderken götürmeyecekmiş gibi. Kafamı ona çevirdim ve o derin...