Radiant 9

350 20 6
                                    

Her şey kapkaraydı. Geçmişe gidecek kadar kara... Alman dahi gözlerini açtığında nerede olduğunu önce anlamadı. Gözlerini açtığında her şeyi bulanık görünüyordu. Boynu terlemiş, tüm vücudu ağrı içindeydi. 

Elleriyle gözlerini yokladı. Gözlüğü olmadığı için neden bulanık gördüğünü anlamış oldu. Doğrulmaya çalıştığı sırada hissettiği acıyla yüzünü ekşitip, hoşnutsuz bir halle Almanca bir şeyler mırıldandı, "Scheisse!" ve doğrulması için arkasından bir elin ona yardım ettiğini fark etti. Kafasını yana çevirip kim olduğunu görmek için gözlerini kıstı. Neyse ki ona yardım eden kişi o kadar uzakta değildi ki hemen anlamıştı; Sova.

"Sen iyi misin Killjoy? Bu kadar erken uyanmanı beklemiyordum." Rus okçunun sesini duyduğunda rahatlamıştı Alman dahi. Ya ona bakması için Raze'i gönderselerdi? Teknisyen arkadaşını az çok sevse de hali yerinde değilken pek ona katlanabileceğini düşünemiyordu.

Killjoy bozuntuya vermeden yüzündeki ekşimiş ifadeyi sildi ve gülümsemeye çalıştı, "Neler oldu? Hatırlamıyorum." diyerek kafasını elleri arasına aldı. Ona kimin vurduğunu bile bilmiyordu.

Çok geçmeden Icebox'ın soğuk revirine Sage ile Brimstone geldi. Yaşlı askerin meraklı ve endişeli hali yüzünden okunabiliyordu, "Her şey yolunda mı?" diye sordu babacan sesiyle. Ardından hemen Sage lafa atladı, "Vücudunda kırıklar vardı ve bilinci yerinde değildi. Gerekli olan müdahaleyi yapmam biraz zaman aldı." 

Brimstone anlamış gibi kafasını sallayıp endişeli bir ifadeyle Killjoy'a bakmayı sürdürdü. Bu koca cüsseli adamın korktuğuna hiç bir ajan inanmazdı, "Bir müddet dinlen. Antrenmanlara katılmana gerek yok." deyiverdi kesin bir kararla. Killjoy buna karşı durmak için önce iki bacağını sedyeden dışarı attı ve dik durmaya çalışarak lafa girdi, "Ben gayet iyiyim Brim! Biliyorsun bana hiç bir şey olmaz!" Brimstone, Alman dahi'nin bu lafına sadece güldü. Gözlerini Rus okçuya dikip yine aynı kesin bir halle bir istekte bulundu, "Odasına gidene kadar ona eşlik edersin öyle değil mi?" 

Sova kafasını "evet" der gibi sallayıp kabul etti. Brimstone'un isteğini reddetmesi imkansızdı zaten. Yaşlı askerin güvendiği nadir ajanlardandı.

Killjoy umursanmadığını fark ettiğinde daha fazla laf söylemek istemedi. Belli ki tam olarak iyileştiğini göstermediği sürece Brimstone onu savaş ve antrenman alanından uzak tutacaktı. 

Sage'in hazırladığı özel sıcak içeceği içtikten sonra Sova ile beraber Şifacının yanından çıktılar. Alman dahi önce uyum sağlayamadı ve ilk adımlarında sendelemeye başladı. Resmen yeni yürümeyi öğrenen bir bebek gibi hissediyordu kendini. 

"Bana tutun." dedi birden Sova. Killjoy yanında durup ona doğru kolunu uzatan okçuyu görünce gülümsemeden edemedi. Normalde inadı tutar ve bu teklifi kabul etmezdi ancak her an düşecek bir sarhoş gibi yürümesi pek hoş görünmüyordu. Yavaşça Sova'nın koluna girdi ve ağırlığını ona verdi. Hasta hallerinin çekilecek gibi olmadığını düşünse de, Rus okçu halinden memnun gibiydi.

Beraber yürüdükleri sırada, "Sence Brim kaç gün sonra Antrenman sahasına girmeme izin verir?" Killjoy'un sorusunu duyunca Sova bir an Alman Dahiye baktı yürürken. Şu halde bile antrenmanı düşünmesi inanılmazdı.

Rus okçu, "Tam olarak iyileştiğinde." dedi sadece cevap olarak ve devam etti, "Önceliğini kendine vermelisin." Killjoy hemen yüzünü düşürdü. Savaş alanındaki çoğu şey onun eseriyken ailesinden uzakta kalmış gibi hissediyordu. Yüzünü düşürdü bu düşünceyle. Sova bunu fark edince mühendisin haline kırgınca gülümsedi, "Merak etme, hızlıca toparlayacağına eminim. O zamana kadar minik bir tatildeymiş gibi düşün."  Killjoy'da bunun üstüne alayca tebessüm etti, "Ya tabii, ne demezsin." İlk defa Sova ile bu kadar çok muhabbet ettiğini fark etti. Biraz daha konuşsalar sohbetin koyu olacağına emindi neredeyse.

VALORANT - Dahi ve SamurayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin