"Raze- deyip bir nefes verdi, "Arkadaşım, tek bir conta bile eksik çıkarsa senden bilirim!" sesi son kelimeye doğru ciddileşince Raze hiç ses etmeden ellerini bir siper gibi önünde tuttu ve Alman dahi lafına devam etti, "Bir daha da atölyeme giremezsin!"
Ajanlar arasında belki de en az sevdiği kişiydi bu Brezilyalı. Yani hiç yoktan birine tokat atması gerekse hiç kuşkusuz Raze'i seçerdi. Çok ciddi bir durum yoktu ortada elbette ancak bombalarından birisi kaybolduğundan beri Raze ile arası limoniydi. Ona pek güvenmiyor ve bu yüzden onu suçluyordu.
Killjoy Taretin gevşeyen vidalarını sıktı ve ardından elindeki tornavidayı masaya bırakıp şöyle bir katil robotuna baktı. Uzunca bir süre bu onu idare edebilirdi. En son olan karşılaşmada tatlı tareti epey bir hasar almıştı. Neyse ki Alman dahi, bunu nasıl düzelteceğini biliyordu.
Güçlü bir alarm sesi tüm üsü inletti. Kulak uyuşturucu bir ses çalarken aynı zamanda kırmızı ışık yanıp sönüyordu ve bu yüzden sadece kulaklar değil gözlerde perişan hale geliyordu. Bir sorun olduğu çok barizdi ancak önemli olan o sorunun ne olduğuydu. Killjoy oturduğu sandalyeden kalktı ve hızlı adımlarla diğer ajanların yanına gitmek için atölyeden çıktı.
Icebox'ın dondurucu soğu yüzünden iki kolunu da birbirine sardı ve, "Scheiße!" diye geçirdi içinden, Saçmalık! Ajanlar duydukları sesle hemen ellerinde silahlarla dışarı çıkmışlar ve dışarıda olan küçük sarsıntıları dinliyorlardı.
Rus gözcü hemen okunu yayına dayadı ve ileriye doğru bir görüş oku fırlatıp ardından bağırdı, "Savunmaya!"
Savunucu ekip ayaklanmaya başladığında Brimstone asker sesiyle yönlendirmeyi yaptı, "Raze, Viper ve sova A bölgesine!" dedikten sonra geriye kalanlara baktı, "Killjoy ve Phoenix B'ye!" Dahi etrafına bakındı ve kaşlarını çatıp sert bir tonla, "Yoru burada değil!" dedi ancak bu durum bir zamanlar Kingdome'a çalışan askerin kararını etkilemedi,
"Killjoy B!" derken iki bölgeyi ayıran noktaya dumanları saldı. Normalde lafını esirgemezdi ancak karşısındaki Brimstone olunca emrini ikiletmedi ve Phoenix'in peşinden ona yetişmeye çalıştı. Bir yandan sırtındaki küçük çantadan sarmal bombalarını almaya çalışıyor bir yandan ayak seslerine dikkat etmeden koşuyordu. Saldıranlar belki de çoktan B noktasına gelmişlerdi ve bu yüzden dikkat etmesi gerekiyordu ancak Killjoy bombaları atmak için hızlı davranmak zorunda olduğunu hissetti.
Phoenix, yüzünde muzip bir sırıtışla, "Teknik destek imdadımıza yetişti!" dedi bilmiş bir halle. Killjoy hiç bozuntuya vermeden bombaları attığı gibi biraz geri çekildi ve önceliği düellocu arkadaşına verdi. Ne de olsa küllerinden doğabildiği için ona "Phoenix" diyorlardı. Geride durması aptallık olurdu.
Sessizce B bölgesini kontrol ederken tekrardan bu soğuk havanın pek de ona iyi gelmediğini hatırladı. Sarı şişme montu olmasa, saldıranlar gelmeden çoktan soğuktan donarak ölmüş olabilirdi.
Beklediler ve beklediler. B bölgesinde bir hareketlenme söz konusu bile değildi. O sırada A bölgesinden bir sesler duyuldu. Silah ve ateş sesleri. Phoenix ve Killjoy bir anda kafalarını kaldırıp birbirlerine baktılar. B bölgesini terk etmeli miydiler? Yoksa diğer takım arkadaşlarına güvenmeli miydiler?
"Phoenix nereye gidiyorsun?" diye haykırdı Killjoy. Tatlı siyahi çocuk ceketinin yakasını düzeltip Killjoy'a doğru döndü ve küçük adımlarla geri geri yürümeye başladı,
"Sesleri duymadın mı? Bize ihtiyaçları olabilir." O sırada Alman dahi kafasını iki yana salladı, "Burayı boş bırakamayız! Bu bir tuzak olabilir!"
Phoenix sadece güldü ve geri geri gidişini hızlandırdı, "Sen ve Teknik desteğin bir süre burayı kontrol edebilirsiniz. Hiç değilse katil robotunu kullan." Ateşli çocuk A bölgesine koşar adım giderken Killjoy aklında şunu tekrarladı, "Katil robot.. Tare-"derken onu atölye de bıraktığını hatırladı. İşte o an oldukça içten bir şekilde, "Scheiße!" diye hırladı. Ancak bu sefer pek saçmalık! anlamında kullanmamıştı bu kelimeyi.
Kullanabileceği her şeyi tüketmişti. Sarmal Bombalar? Tamam, alarm botu? Tamam. Taret dışında her şey yerli yerindeydi. İlk defa imzası yanında değildi ve bu yüzden kendini tam anlamıyla güvende hissedemiyordu.
B bölgesini gözetlediği sürede A'dan oldukça büyük çatışmalar yaşandığını biliyordu. Takım telsizinden bir haber bekliyordu ancak kimse bir şey demiyordu. B sarı yerin arkasına saklanmış mutfak tarafını kontrol ediyor, aynı zamanda B hücreden gelecek en ufak alarm botu sesini bekliyordu. Çünkü ses geldiği anda sarmal bombaları açacak ve saklandığı yerden çıkıp saldıranı etkisiz hale getirecekti. En azından aklında kurduğu plan buydu.
Kısa bir süre daha bekledi ve herhangi bir şey görmedi ya da duymadı. Pustuğu yerden çıkıp A bölgesine gitmek için ayaklandığında, B turuncu yolunda Sage ile karşılaştı. Çinli şifacıyı gördüğü anda Alman dahi hemen kendini sağa tarafa attı ve tüfeğine davrandı. Şarjörü kontrol etti. Biricik Tareti olsa çoktan Sage'in nerede olduğunu bilecekti.
A bölgesinden hala çatışma ve silah sesleri geliyordu. Demek ki, Sage'i spike'ı kurması için B'ye göndermişlerdi. B'nin sessizliğinden yararlanmak akıllıca olabilirdi. Killjoy bunu düşünerek güldü, "Hah, bunun olacağını zaten öngörmüştüm, beklenen oldu!" dedi kendi kendine.
Silahını B noktasına doğrultmuş ve ani bir harekette ateşlemeyi bekliyordu. Kendini hazır hissettiğinde, içinden sadece şunu geçirmişti, "Şimdi biraz ölçüm yapalım!" dediği anda B noktasına doğru bir çıkış yapmış ve Mavi bir ışıkla göz göze gelmesi kaçınılmaz olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VALORANT - Dahi ve Samuray
Fanfiction"Senin şu bilim işleri de fena değilmiş ha killjoy?" Alman dahi elindeki sarmal bombayı yerleştirdikten hemen sonra samuraya cevap verdi, "Sen fazla düşünme, o benim işim." Killjoy ve Yoru hakkında yazılan ilk hikayedir! 23.02.2021 *Tam olarak oyunu...