Uyanacak gücü yoktu o gün. Yoru ile konuşmasının ardından iki gün geçmişti ve kendini çoğunlukla ya atölyesine ya da odasına atıyordu. Zaten flash patlmasından sonra zar zor oradan sıyrılabilmişti. O iki gün içerisinde Yoru'dan gelen mesajları da olabildiğince görmezden gelmiş ve ne yazdığına dahi bakmamıştı.
Sabah saat sekize doğru gelirken yorganın altına saklanmış, kulaklığını takmış ve kendini dünyadan soyutlamak ister gibi öylece yatıyordu. Ne göz önünde bulunmak istiyor ne de biriyle muhabbete giriyordu. Bu kesinlikle olması gereken şey değildi. Protokole karşı sorumlulukları vardı ve iki gün bunu çok boşladığı için içten içe de anksiyetesi artış gösteriyordu. Ancak halsizliği ve düşünceleri onu bir şekilde yatağında kalması için zorluyordu. Mantık çerçevesi içerisinde her şey ile savaşabilirdi. Ancak duygular söz konusu olduğunda bocalamaktan çekiniyordu. Yoru tarafından bir taklaya gelme düşüncesi ise onu rahatsız ediyordu. Boyut gezgini ve güven arasında ortak bir nokta oluşturmaya çalışıyordu. En azından mantık çerçevesinde....
"Killjoy!" adı sesleniliyor ve kapıya vuruluyordu ancak Alman dahi bunu duymuyordu. Kulağında çalan soft müzik daha ağır basıyordu "Killjoy!" kapının arkasında ona seslenen kişi Sage idi. İki üç kere seslenmesinin ardından genç dahi'den bir ses gelmeyince elindeki son kozu oynayıp içeri girmeye karar vermişti. Yavaş bir hareketle eli kapının koluna gitmiş ve odanın kapısını açtığında Killjoy'u yan bir şekilde yatarken görmüştü. Arkası ona dönüktü ve tıpkı bir ölü gibi hareketsizce öylece yatıyordu. Son bir kez "Killjoy?" diye seslendi Çinli şifacı. Ancak bu sefer ki ses tonu daha çok sorgulayıcı bir şekilde çıkmıştı "Killjoy?"
Ses yakından gelince Alman dahi önce anlayamadı. Daldığı şarkının içinde adı geçecek hali yoktu ya. Önce biraz kıpırdandı sonra arkasını döndü yattığı yerden. Gözlükleri olmadığı için gelen kişinin kim olduğunu anlayabilmek için gözlerini kıstı ve Sage'i ayakta tam karşısında görünce hızlı bir hamle ile ellerini kulağına götürdü ve kulaklığını çıkardı. Aynı zamanda şaşkın yüzü ve meraklı ses tonu ile "Sage?" dedi. Odaya gelecek bir misafir beklemiyordu sonuçta. Sonra yatağının yanındaki komodinde duran yuvarlak çerçeveli gözlüğüne davrandı.
Sage "Sana seslendim ama duymadın." dedikten sonra şöyle bir Killjoy'a baktı ve tek kaşını kaldırdı "Sen... iyi misin?" Alman dahi gözlüğünü düzeltirken ona meraklı meraklı bakışlar atan şifacı bir cevap bekledi. Pek kendinde gibi görünmüyordu. Normalde ele avuca sığmayan bir kişiliği olan Killjoy'a uyacak haller değildi bunlar.
"Ja!" dedi Killjoy, Evet. Ne diyecekti ki? Hayır dese Şifacı direkt olarak nedenini soracaktı. Sonra ise kırk takla atıp bir şeyler uyduracak ve oradan tüymek için kaçış yolu arayacaktı. Hem de kendi odasından...
"Brimstone seni antrenman sahasında göremeyince bana sordu. Savunmayı arttırmak için tuttuğun notları istiyor. Bir de tabii genel ajan gelişim raporlarını. Tıbbi veriler de dahil. " Eğer Valorant protokolünde bir ajansanız pek tatil gününüz yoktur. Bunu da en iyi Killjoy biliyordu. Hayır kesinlikle bundan şikayetçi değildi ancak kafasındaki sesleri susturmak son günlerde pek kolay olmuyordu. Bir de kimseye derdini anlatamadığı için durum daha da zorlaşıyordu. Bir kez olsun ona yöneltilen istekten önce kendi isteğini ön planda tutmayı istedi.
"Sage." dedi Killjoy bir an için. Ona direkt olarak olanları anlatması biraz güçtü. Ancak protokolde güvenebileceği ve ağzı sıkı olan nadir insanlardan biri oydu. Olanları harfi harfine anlatmasa bile dolaylı yoldan akıl alabileceğini düşündü "sana bir şey sormak istiyorum." Sakin bir tonla sormuştu bunu. Sage ise sorusuna başka bir soruyla karşılık aldığı için meraklanmıştı iyice "Elbette." dedi direkt olarak "Seni dinliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VALORANT - Dahi ve Samuray
Fiksi Penggemar"Senin şu bilim işleri de fena değilmiş ha killjoy?" Alman dahi elindeki sarmal bombayı yerleştirdikten hemen sonra samuraya cevap verdi, "Sen fazla düşünme, o benim işim." Killjoy ve Yoru hakkında yazılan ilk hikayedir! 23.02.2021 *Tam olarak oyunu...