Akşama doğru Brimstone önemli bir konu için herkesi toplantı salonuna çağırdı. Çoğu ajan "Kim bilir yine ne oldu?" diye düşünürken, Alman dahi hiç ses etmiyordu. Yaşlı adamın koca ekibi ne için çağırdığını az çok tahmin edebiliyordu zaten. Ancak yine de içinde ufak bir korku olduğu söylenebilirdi.
Toplantı salonu tüm ajanlarla dolduğunda, genç mühendis yan yana oturan yaşıtlarının yanına geçmek için adımladı. Sırasıyla Jett, Phoenix, Raze ve Yoru bir kısmı doldurmuştu bile. Masanın diğer tarafta ise Reyna sabrı yokmuşçasına gözlerini ajanlar üstünde gezdiriyordu. Killjoy'u görünce bakışlarını daha da kıstı. Ancak Alman dahi pek onunla muhatap olmak istemedi. Geçmişte yaşanılan birtakım sorunlar yüzünden mor kraliçe ile pek anlaşamadıklarını biliyordu.
Killjoy mor gözlerden kaçarken sonunda Yoru'nun yanına oturabildi. Tabii Japon ajanın iğnelemesi gecikmemişti, "Sen tek başına yürüyebiliyor musun? Eşlikçin nerede?" Alman dahi önce onu anlayamadı. Tek kaşı kalkık bir halle sadece, "Ne?" diye sorabildi. Boyut gezgini ise önüne dönüp pis pis sırıttı. Önüne bakarken, "En son gördüğümde yardıma ihtiyacın varmış gibiydi. Sova bu yüzden yanında değil miydi?"
Killjoy, zaman geçirdikçe bu kendini beğenmiş tavrı az çok anlar hale gelmişti. Ses tonundaki rahatsızlık ise belli oluyordu, "Başkalarının aksine Sova epey nazik bir şekilde bana yardımcı oldu, evet. Ancak iki gün geçti. Daha iyiyim artık." Yoru bunun üstüne yorum yapmadı. Sadece kollarını bağlayıp oturdu ve sessizliğini korudu. Killjoy, Brimstone ve Viper gelene kadar Jett ve Phoenix ile muhabbet etse de, boyut gezgini hiç araya girmedi.
Sonunda iki komuta içeri girdiğinde ajanlar sus pus kesildi. Brimstone ve Viper masanın başına geçip önce ajanları selamladılar. Viper bir yandan elindeki kağıtları sıraya sokuyordu ki, bu Killjoy'un gözünden kaçmamıştı.
"Herkesi burada görmek güzel. Hem de eksiksiz." derken yaşlı adamın gözleri gençlerin olduğu yere kaydı. Kaytarma ya da geç kalma durumu yaşamadığı için memnundu.
"Konuya gelecek olursak, Radyant depolarının tehlikede olduğu saptanmış. Anlayacağınız birileri işleri batırmaya çalışıyor." Brimstone'un lafının üstüne Ajanların suratında tuhaf bir ifade oluştu. Böyle bir şeyin olacağını tahmin edememişlerdi.
Reyna iki elini de yumruk yapıp masaya sertçe vurdu. Böyle olunca diğer ajanlar bir anda irkilmek zorunda kalmışlardı, "Liderlik yapacaksan doğru düzgün yap, Brimstone! Söyle nereye gidiyoruz?" Reyna'nın tepkisi herkesi şaşırtacak kadar netti. Daha konunun üstüne tam olarak konuşulmamışken, mor kraliçe kendinden epey emin görünüyordu.
"Bir yere mi gidiyoruz?" bu soru Jett'ten gelmişti. Olayı toparlamak için Yaşlı asker devam etti, "Hepimiz değil. Hala burası tam olarak güvende değil. Doktor Sabine'in komutasında beş kişilik bir ekip oluşturuldu." Viper elini ağzına götürüp öksürdü konuşmaya başlayacakmış gibi. Killjoy'un gözleri Sabine'e baktığında parıldadı. Bir beklenti vardı kızın içinde. Nefesini tutmuş bir şekilde durdu öylece.
Viper, "Bir süreliğine Rabat'ta kalacağız." derken elindeki evrakları masaya bırakıp devam etti, "Phoenix, Jett, Sova ve-" sonunda yılan kadının gözleri genç mühendis ile buluştu, "Killjoy." Brimstone rahatsız olmuşçasına yanına döndü birden. Bunu beklemiyormuş gibi kaşlarını çattı ancak Sabine dik duruşunda ödün vermedi.
"Emin misin sabine?" yaşlı asker bir şeyi açığa kavuşturmak ister gibi sormuştu bunu. Viper pek muhabbete girmek istemiyor gibi, "Akşam yemeğinden sonra A bölgesinin girişinde bekleyin." direkt ajanlara vermişti dikkatini. Brimstone bu sefer önünü dönüp Killjoy'a bakmaya başladı. Ancak Alman dahi, Viper kadar profesyonel olmadığı için sadece bakışlarını kaçırabilmişti.
Yaşlı komutan bir hışımla kalktı yerinden ve, "İşinize dönebilirsiniz." deyip sert adımlarla toplantı odasından çıktı. Bir şeyler hoşuna gitmemişti sanki.
Raze ellerini arkasına koyup, "Ne yani sadece bunun için mi çağırdı bizi? Bu kadar mı?" diye sitem etti. Bunun üstüne Reyna bacak bacak üstüne atıp alayla kıkırdadı, "Ne büyük fiyasko ama!"
Çok geçmeden toplantı odası boşaldı. Teker teker her bir ajan dışarı çıkarken, genç olanlar mutfağın yolunu tuttu. Sorumluluk almanın verdiği heyecanla Phoenix hemen "Sizi bilmem ama ben doğuştan hazırım." deyip hava atar gibi ceketinin yakalarını düzeltti ve aynı anda minik kıvılcımlar çıkarttı.
"Siz minik seyahatinizdeyken ben de rahatça işimi yapacağım. Etrafta sprey boya görürseniz beni yargılamayın sakın." bunu diyen elbette ki Raze idi. Yine orayı burayı patlatma düşüncesi Alman dahi'yi tedirgin etmişti.
Jett hafifçe aradan süzülüp önce geçti ve onu takip eden gençlere döndü "Sova'nın gelmesi bizim için büyük şans. Hiç değilse yanımızda aklı başında biri olacak." Bunu duyunca Yoru kollarını göğsünde bağladı ve önüne düşen bir tutam mavi saçını üfleyip arkaya gönderdi.
"Aklı başında mı? Umarım şaka yapıyorsundur Jett." Phoenix takılır gibi rüzgar kızın omzuna vurdu. Ancak Jett ciddiyetinden hiç bir şey kaybetmemişti.
-----
Hava iyice kararmıştı ve akşam yemeğinden sonra Killjoy hariç diğer görevlendirilen ajanlar tıpkı Viper'ın dediği gibi A girişin önüne dizildiler. O sırada Killjoy elbette çantasını kontrol ediyordu, "Sarmal bombalar? Tamam. Katil robot? Tamam." Her şeyin yanında olduğuna kanaat getirince hızlıca A girişin yolunu tutmuştu. Koşar adımlarla B garajdan geçerken, önünde mavi bir ışığın patladığını gördü ve aniden duraksayıp kör olmamak için elleriyle yüzünü kapattı ve kısık bir sesle Almanca küfürler geveledi. Genç kızın savunmasız anını fırsat bilen Yoru, o esnada Killjoy'un kolundan tutup kendine çekti ve sıkıcı sarıldı. Bu hareketin bekleneceği son kişi olabilirdi ki, Killjoy şaşkınlığıyla ne yapacağını bilemedi.
"Ha?" deyip kalırken, sonunda Yoru biraz geri çekildi ve bu sefer kızın omuzlarından tutup gözlerinin içine baktı "Umarım orada iyi vakit geçirirsin." dedi muzip bir bakışla. Killjoy ise işi daha da dalgaya vurma kararındaydı "Rabaat'ta güzel halıların olduğunu duydum. İstersen sana da bir tane getireyim." Yoru buna gülüp kızın yeşil beresini çekip düzeltti. Aynı zamanda "Senin gelmen yeterli olabilir." deyip bir anda yok oldu. Böyle olunca Killjoy bir an için afalladı ve etrafına bakmaya başladı. Az öncekini flört mü yoksa sadece klasik dalga mı olduğunu çözememişti.
"Boyut moyut nasıl bir iş bu?" deyip hiç bir şey olmamış gibi boğazını temizledi ve yoluna devam etti. Ancak bir yandan da hızlı atan nabzını kontrol ediyordu.
Geminin önünde onu bekleyen ajanlar, sarı montlu Killjoy'u gördüklerinde yavaş yavaş gemiye binmeye başladılar. Alman dahi ise koşarak onlara yetişti. Ondan önce gemiye binen Phoenix "Neredesin kız! Yoksa Turret'in şarj kablosunu mu bulamadın?" deyip kıs kıs güldü. Killjoy ise söylenilen sanki çok komik bir şeymiş gibi "Ha ha!" diye tepki vermişti.
Kapılar kapanırken, cam olan yerden diğer ajanların onları uğurladıklarını fark ettiler. En önlerinde Brimstone, elindeki telsizden gemiye "Kendinize dikkat edin." diyerek son uyarısını yapmıştı.
İçeridekiler kendi aralarında bir şeyler konuşurken, Killjoy sadece dışarıda olanlara bakabildi. Dikkatini ise, direkt ona bakan ve gitmesini izleyen Yoru çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VALORANT - Dahi ve Samuray
Fanfiction"Senin şu bilim işleri de fena değilmiş ha killjoy?" Alman dahi elindeki sarmal bombayı yerleştirdikten hemen sonra samuraya cevap verdi, "Sen fazla düşünme, o benim işim." Killjoy ve Yoru hakkında yazılan ilk hikayedir! 23.02.2021 *Tam olarak oyunu...