◭
Bölüm Şarkıları:
Requiem For A Dream
Cem Adrian, Mark Eliyahu- Kül
The Irrepressibles - In This Shirt
◭
Belli bir düzende işler hayat. Doğar, yaşar ve ölürsün. Basit bir üç bilinmeyenli denklemi andırır ama aslında tek bir bilinmeyenin üç farklı derece almasıdır hayat. Doğarken hayat doluyuzdur ve denklemin en değerli elemanı oluruz. Yaşarız ve güçsüzleşiriz. Hayat yorar bizi. Çocukken ruhumuza kazandırdığımız her şeyi yavaş yavaş kaybettiğimizi hissederiz. Kendimize biçilen değerin azaldığını ve hayat denklemimizi daha az etkilediğimizi düşünürüz. Ki doğrudur da.
"Senin yaşın geçti." cümlesi, tam da bu zamanlar için kurulmuştur. Yaşımız geçmiştir, hayat bize darbelerini indirmiştir ve artık etkisiz bir eleman olduğumuz için hayatımızı değiştiremeyeceğimizi düşünürüz. Ne kadar çabalarsan çabala, denkleme ciddi bir faydan olmayacaktır.
Ölürüz. Artık denkleme hiçbir katkısı olmayan o sabit sayılardan biriyizdir. Artık derecemiz sıfırdır ve karanlığın ortasındaki silik bir ışık huzmesi gibi belli belirsisizdir. İhmal ediliriz. Tek hamlede kayboluruz.
Hayat budur işte. Doğarız, yaşarız ve ölürüz.
Peki Turna'nın hayat denklemi hangi bilinmeyenle kurulmuştu ve şu an hangi evredeydi?
Gözlerini açtığında görebildiği hiçbir şey yoktu. Kapkaranlık bir ortam karşılamıştı onu ve yön kabiliyeti hiç yoktu. Elini kaldırsa sanki hiçlik onu yutacak gibi hissediyordu. Aldığı nefesin nereden geldiğini, verdiği nefesin nereye gittiğini bilemiyordu. Konuşmak istedi. Sonra ne diyeceğini kestiremedi. Etrafına baktı ama nereye baktığını göremedi. Bacaklarına ellerini koydu çünkü en azından kendisini hissetmeye ihtiyacı vardı.
Üzerinde bir tulum olduğunu hissetti. Oysa sabah siyah kıyafetler giydiğine emindi. Saçlarına dokundu ve rengini kontrol etmek için saçlarına baktı ama saçlarını göremedi. Sadece hissediyordu fakat bu ona yeterli gelmeliydi çünkü görebildiklerimiz değil, hissedebildiklerimiz gerçekti.
"Kimse var mı?" diye bağırdı. Ses tonunda herhangi bir endişe yoktu. Aslında içinde arsız bir korku yeşermeye başlamıştı ve ses tonuna bu korkunun yansıyacağını düşünmüştü. Öyle olmadı.
Bir ses duymak istedi ama kendi sesi bile yankı yapmamıştı. Hiçlik, kendi sesini yutmuştu. Peki Turna'yı da yutacak mıydı?
Yergahva'ya gelmekti amacı ama burası bir şehre hiç benzemiyordu. Burası yoktu. Ayak bastığı zemin yoktu ama bir o kadar da vardı çünkü hissedebiliyordu. Önünde upuzun bir duvar varmış gibi hissediyordu ama alabildiğine açıktı önü. Uçsuz bucaksız bir yoldaydı. Sesler duymayı deniyordu ama hiçbir şey yoktu. Bir o kadar da vardı çünkü kendi sesini duyuyordu. Gözleri etrafta dolanıyordu ama hiçbir şey yoktu. Bir o kadar da vardı çünkü sağ tarafından esen rüzgarın soğuk hissini teninde hissedebiliyordu.
Hissediyordu. Elinde olan tek gücü, hissetmekti.
"Kimse var mı?" diye var gücüyle bağırdı. "Zero!"
Etrafında döndü. Üzerindeki beyaz tulumu cepsizdi. Bu nedenle uçuşan saçları kıyafetinde bir yere takılmadan geri sırtına dönmüştü. "Nereye gideceğim Zero?!" diye bağırdı.
Kaybolma hissi. Artık en baskın hissettiği şey buydu. Nerede olduğunu bilmemek ve elinde nereye gideceğini söyleyecek bir pusulan olmaması... Yalnızlık ve çaresizlik...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZER0 (Tamamlandı)
Fantascienza🥂 Wattys2022 kazananı 🥂 ∆∆∆ 🔻Yetişkin İçerik! 🔻Kitabımın ismi Zero değildir. Zer0 - Zerzero- olarak yazılıyor ve "Zerziro" olarak okunuyor. ∆∆∆ Sıfırdan başlamak için kurduğu bir şehri vardı. İlmek ilmek işlediği, her siyahı beyaza çevirmek içi...